Nosferatu’da aradığımız kan bulunamadı
Robert Eggers’ın sinemasal vizyonunu ve görsel inşasındaki tutkusunu ‘Nosferatu’ uyarlamasında görmek mümkün olsa da, bu filmde önceki yapımlarındaki güçlü atmosferi ve psikolojik gerilimi aynı yoğunlukta hissedemedim. Alman dışavurumculuğunun ikonik izlerini bu yeni versiyonda bulmayı beklerken, bu arayışın boşa çıkması biraz hayal kırıklığı yarattı. Eggers’ın dönem detaylarına olan özeni ve görselliği kusursuz şekilde inşa etme yeteneği tartışılmaz, ancak Murnau’nun 1922’deki özgün yapıtında hissedilen soyut ve ürpertici ruhu tam anlamıyla yansıtamadığını söyleyebilirim. Bu durum, yönetmenin kaynak materyale sadık kalma arzusu ile kendi özgün sinemasal dokunuşlarını ekleme çabası arasında bir denge sorunu yaşamasından kaynaklanıyor olabilir.
Yönetmenin, Nosferatu’nun temelini oluşturan Alman dışavurumculuğunu modern bir duyarlılıkla işlemesini beklerdim. Ancak, bu etkileşim filmde yeterince derinlemesine işlenmediği için, o beklediğim güçlü etkiyi bulamadım. Orijinal Nosferatu (1922), Alman dışavurumculuğunun mihenk taşlarından biri olarak kabul edilir ve keskin gölgeler, bozulmuş perspektifler ve abartılı görsel kompozisyonlarla türün estetik kodlarını taşır. Gerçi her ne kadar film, dışavurumculuğun temel unsurlarını tamamen benimsemese de bazı anlarda bu estetikten ilham aldığı görülüyordu. Eggers, keskin ışık-gölge kontrastları ve loş aydınlatmayı kullanarak orijinal dışavurumcu görselliği anımsatması filmde bazı sahnelerde mevcut. Özellikle Kont Orlok’un kalesi ve kasvetli manzaralar, dışavurumculuğun gotik atmosferine benzer bir hissiyat yaratıyor. Ancak orijinal Nosferatu’daki gibi çarpıtılmış mekânlar veya soyut set tasarımları yerine, Eggers daha gerçekçi ama bir o kadar da atmosferik bir yaklaşım tercih etmiş. Alman dışavurumculuğunun mekânlara olan teatral yaklaşımı burada yerini, daha doğal ama yine de ürkütücü bir tasarıma bırakmış. Kont Orlok karakteri ise, dışavurumcu sinemadaki abartılı ve grotesk karakter tasvirlerini andırıyor lakin bu yorum, daha insansı ve duygusal bir derinlik kazandırarak orijinalin ötesine geçmişti. Ve ne yazık ki Orlok’un bıyıklı hali gibi bazı detaylar ise karakterin korkutuculuğunu azaltarak hikâyeden kopmama neden oldu.
Eggers’ın........
© Birgün
