Yüzyıllık mekân/mukim öyküleri
Türkiye’nin Politik söyleminde yüzyıl öyküleri genellikle kahramanlıklar üzerine kuruludur ve ‘zaferden zafere koşan milletin’ serüvenini anlatır. Ne var ki o söylemin örttüğü alanda bambaşka sosyolojik mekan/mukim öyküleri saklıdır. Erzincan’lı Vahe Aliksanyan’ın yüzyıla sığmış öyküleri bu örtük alanın ilgi çekici örneklerinden biridir.
1924’de İstanbul’da dünyaya gelen ve tam yüz yıl sonra yine İstanbul’da hayata veda eden Aliksanyan’ı, 2008’de GAP Turu olarak bilinen bir turistik gezide tanımıştım. Sevgili Hüseyin Elçi’in Gezi Dostları grubuyla Adıyaman, Mardin, Diyarbakır, Urfa coğrafyasını gezmiştik. TIP doktoru Aliksanyan kitaplarının fakültelerde okutulduğu halde, prof. olamamasının öyküsünü de o zaman öğrenmiştim. Hemen tüm sözleri bir tecrübenin dili gibiydi. Mardin’de camiye dönüştürülmüş bir kilise için ‘hayırlı bir iş’ demesine şaşırmış, nedenini dinleyince anlamıştım. Başka pek çok şehirde elektrik santraline, hapishaneye, hayvan barınağına ve hatta geneleve dönüştürülmüş kiliseleri biliyordu, bu hiç değilse ‘Allahın eviydi’.
Bu seyahati izleyen günlerde babası Bedros Aliksanyan’ın 1915’de yaşadığı dehşet günlerini içeren hatıralarını paylaşmıştı benimle. O notları ailenin üç kuşak hikayesi içinde sevgili Öykü Gürpınar, MSGSÜ Sosyoloji Bölümünde yüksek lisans tezine konu yapmış, bu........
© Birgün
