menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

68’li, Boğaziçi’li ve DİSK’li; Faruk Pekin’in anıları

20 1
12.02.2025

Faruk Pekin ile tanıştığım gün, ki yaklaşık on yıl oldu, “Hatıralarını yazsa ne iyi olur” diye düşünmüştüm. Gerçi başka bir konu için görüşmüştük ama gayet sıcak sohbette benim aklım hızla tarih ve sosyolojiye kaymış, hatıralarını okumayı hayal etmiştim. Geçtiğimiz aylarda bu arzum gerçekleşti ve Literatür Yayınları Faruk Pekin’in “Dedem Koruk Yemiş: Emekçilerle Yanyana Bir Yaşam” başlıklı kitabını yayımladı. Kitaba Fahri Aral’ın ‘sunuş’ yazdığını görmek ayrıca kıymetliydi. Akademik alana özellikle Bilgi Üniversitesi Yayınları aracılığıyla önemli katkı yapmış Fahri Aral’ın, Pekin’le cezaevi-koğuş arkadaşı olduğunu okumak aynı şekilde bir kıymetli bilgiydi.

Kendisi katı baskı dönemlerinde soyadı nedeniyle de sorulara muhatap oldu mu, bilmiyorum ama “Pekin” soyadı, bana hep kasabamızdaki Ali Hıdır amcanın öyküsü hatırlatır. Soyadları “Pekin” olduğu için küçük dükkânlarına da “Pekin” ismini koymuşlardı. 1980 darbesini takip eden günlerde bu tabela, yoldan geçen bir subayın dikkatini çekmiş ve “neden Kızıl Çin başkentinin ismini koydunuz” diye hesap sormuştu. Ali Hıdır amca ‘soyadı’na sığınmış ama bu kez ‘başka soyadı bulamadınız mı’ diye ikinci soru gelmişti. Buna bir cevabı yoktu, çünkü soyadı kanunu ve soyadı tercihinden habersizdi. O gün Pekin yazısını silmekten başka seçeneği kalmamıştı.

Faruk Pekin’in anıları, aile kökleri nedeniyle de ilgi çekicidir. Cumhuriyet bürokratı Nejat Saner’in yazdığına göre ‘son anda yakılmaktan kurtulan’ Menemen’de dünyaya gelmiştir. Baba tarafı Menemenli, anne tarafı ise iki yönden de muhacirdir. Mora’dan gelen baba ile Kafkasya’dan gelen annenin kızları olan Pekin’in annesinin öyküsü, benim de derleyicileri arasında bulunduğum, yakın zamanda yayınlanan “Türkiye’de Mübadiller ve Balkan Muhacirleri” (Ütopya Yayınları) kitabındaki öyküleri hatırlattı.

Sosyolojinin başlıca konularından birisi ‘kuşak’tır. Bir dönemi-zamanı, ona temas eden yaş grupları üzerinden okumak özgündür. Şimdi yaygın biçimde kullandığımız 78’liler, 68’liler ya da 90’ların kuşağı gibi terimler bu alanın hem ürünleri hem de nesneleridir. Benim de içinde olduğum 78 kuşağı için, 68’liler birer ideal temsillerdi. Dönemin sol politik literatürü ile ifade etmek gerekirse biz onların sempatizanlarıydık. Bu temsillerin herhangi bir grubundan olmak, bir ‘mesafeye’ yol açabilirdi belki ama kuşak olarak 68’liler her zaman saygın bir yerdeydi, bizler için. Bu algı hiç değişmedi.

İlk buluşmamızda Faruk Pekin’in 68’li ve bir kısmı cezaevlerinde geçen sol politik bir geçmişi olduğunu öğrenmek, hızla görüşme konumuzun önüne geçmişti. Bu vesileyle konumuzun, sahibi olduğu Fest Travel’ın, Dersim’e neden geziler düzenlemediğini sormak ve bu engeli aşmasını rica etmek olduğunu da belirteyim. Nedense turizm firmaları o yıllarda Dersim’e ilgisizlerdi. Her nasılsa hızla adına “terör” denilen vaka devreye giriyor; kapıları ve yolları kapatıyordu. Malatya, Diyarbakır, Van, Ağrı, Urfa Adıyaman gibi şehirleri dolaşan turistik gruplar, mümkünse Dersim’e temas etmeden geldikleri şehirlere dönüyorlardı.

Sevgili Zeliha Hepkon’la iki akademisyen Faruk Pekin’le bunu görüşmeye gitmiştik. Aynı dilden konuşunca meseleyi çözmek kolay olmuştu. Coğrafyayı turizmin türlü musibetlerinden korumak gerektiği ve bunun yol ve araçlarını düşünmek de onun öneri ve girişimiyle mümkün olmuştu. Bu coğrafyanın öyküsünü dünyaya anlatmak kesinlikle gerekliydi ama bu müstesna coğrafyanın bozulmaması gerekiyordu. Zira turizm aynı........

© Birgün