menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

‘Sürgünlerin’ sürgünü

28 20
29.01.2025

Sürgün ya da aynı anlama gelmek üzere zorunlu iskân, Cumhuriyetten önce de başvurulan bir uygulamaydı ve Osmanlı’da fetih siyasetinin bir parçasıydı. Ancak modernleşmeyle birlikte sürgün ya da iskân siyasetinin asıl muhatapları, artık hâkim kimliğin dışında kalan/bırakılan kimlik grupları olmuştu. Bu gruplar, bazı durumlarda sistem politikalarının birer aktörü olarak kullanıldıkları halde, yine de diğerleri gibi dışlanmaktan kurtulamamış; bu coğrafyaya zaten sürgün olarak gelmiş topluluklar da kimi zaman yerlerinden edilmişlerdi. Yani sürgünler, yeniden sürgün edilmişti.

Çerkesler bu durumun örneklerinden birisiydi. 1860’lı yıllarda anavatanlarından zorla çıkarıldıktan ve yazık ki büyük bölümü yollarda hayatını kaybettikten sonra Osmanlı topraklarına varabilenler, devlet tarafından Balkan sınırlarından, bugünkü Suriye, Ürdün ve Türkiye’nin çeşitli köy ve kasabalarına titiz bir nüfus mühendisliği mantığı içinde yerleştirilmişlerdi. Takip eden süreçte Çerkes nüfusun bazı grupları, devletin kimlik politikalarına uygun olarak ‘değerlendirilmişlerdi’. Mesela 1915’de İttihat ve Terakki’nin hükmettiği coğrafyanın mukimleri olan Ermenilerin tasfiyesinde bu gruplar görevlendirilmişti. Aynı gruplar boşaltılan kasabalara ve köylere Müslüman ailelerin iskânında da aktif rol almışlardı.

Ama yine de bu toplulukların bir kısmı zamanla yeni........

© Birgün