menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Merhamet yorgunu bir ülke

33 20
27.01.2025

Kartalkaya’da yetmiş sekizimiz daha öldü. Ölüp duruyoruz. Cenazelerine omuz verdiklerimiz sırtlanıyor tabutlarımızı. Her ölümüzde biraz daha suskunlaşıyor, biraz daha dönüyoruz kendi içimize. Yasına ortak olmaya çalıştıklarımız taziyelerimize geliyor.

Oğuz Arda’sı için “Adalet” arayan Mısra Öz’e ilk günden bu yana destek olan Atakan Yalçın olarak ölüyoruz Kartalkaya Yangını’nda. Ruşen Karakaya, İsias Otel’inin enkazında kızı Selin’le birlikte hayatını kaybeden “26 çocuğunun” yasına, bu kez Grand Kartal Otel’de ölen “36 çocuğunun” yasını ekliyor.

Hepimiz için geçerli değil ama. Türkiye toplumu başka bir tür bölünmeye uğruyor. Bir yanda “canı yananlar”, öte yanda ise “canı yananlara can olmaktan yorulanlar “ olarak ikiye bölünüyoruz. Merhamet etmekten, şefkat göstermekten yorulanların ülkesi olduk.

Başkasının acısını hissedebilip, acı çekenin acısını paylaşabilmek insan türünün en önemli evrimsel kazanımlarımdan biri. İnsan, ancak bir grup içinde olduğunda ve grubun her üyesiyle dayanıştığında hayatta kalabildiğini yaşaya öğrene insanlaşabildi.

En küçüğünden en büyüğüne, bir grubu bir arada tutan ve grup kimliğini pekiştiren en önemli özelliklerden biri grup içi yardımlaşmaya olan inanç. İçimizde olanın acısına ortak olabilir ve o acının dinmesine katkı sağlayabilirsek kendimizi bir grup- topluluk- toplum- halk- millet olarak hissedebiliyoruz.

Başkasının acısını hissedip, o acıyı azaltmak isteğiyle harekete geçebilmemizi sağlayan temel inancımız nereden kaynaklanıyor? Hayatta kalmamızın ancak hayat kaynaklarını paylaşarak mümkün olduğunu yaşayarak........

© Birgün