menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barış evi: Amaç mı, araç mı?

25 7
03.03.2025

Değil mi ki özgürlük ve barış; ekmek kadar, su kadar değerli insanlık için? Değil mi ki artık tek bir insan bile öldürülmeyecek umudu var? O imkana sıkı sıkıya sarılmak, o imkan için elinden geleni yapmak gerekir elbet.

Özgürlük ve barış vaadinin çekiciliğine kimden ve nereden gelirse gelsin inanmaya yatkın olmamız “insan olmak”lığımızdan. Bu yüzden, özgürlük ve barışı vaat edenlerin üstlerine, bu vaade inanmaktan başka çaresi olmayanlardan çok daha büyük bir sorumluluk düşüyor. Özgürlük ve barış vaadini vermek ahlaki bir sorumlulukla mümkün olabilir ancak ve o ahlaki sorumluluk da onurlu ve erdemli olmayı gerektirir. Ahlaki sorumluluk, inşa edilen her stratejinin, uygulanan her taktiğin tek amacının barışa ulaşmak olduğunun bilincinde olmakla mümkün.

Barış inşa edilen bir evdir ve her zaman mezarlıklar üstünde yükselir. Barış, gelecek için inşa edilir ama temeli geçmişle barışarak atılabilir. Barışı amaçlayanların ilk sorumluluğu, on yıllardır binlerce ölünün tutulamamış yaslarıyla yaşamaya çalışanları barıştırmak olmalı. İnşa edilecek barış evinin temelinde yatan ölüler “huzur içinde” uyumalı ki o evde oturacaklar huzurlu yaşayabilsinler.

Özgürlük ve barışın bu özellikleri, her ikisinin de manevi, dini idealler olarak “kutsallaştırılması” riskini doğurur. Handiyse “inanmak” için somut, elle tutulur gerekçelere ihtiyaç olmayan, sadece duygulara yaslanarak iman edilmesi gereken bir kutsalmış gibi. Oysa özgürlük de barış da somut, gerçek........

© Birgün