Tekinsiz nesneler
Boşluklara nesneleri yerleştirip mekânlar haline getiriyoruz. Nesneleri siz yerleştirmiş olabilirsiniz, fakat boşluğa ilk yerleşenler nesnelerdir. Ardından siz de aralarına yerleşirsiniz. Nesnelerin düzeninde yaşıyoruz. Nesneler asla edilgen değildir; mekân içinde nasıl hareket edeceğinizi onlar size dikte ediyor. “Eşyalar, davranışların düzenli bir şekilde ve sırasıyla yinelenmesini sağlayacak şekilde belirli bir eksen etrafında yerleştirilmiş olup, ailenin ev içindeki simgesel varlığını anlatmaya çalışır gibidirler.” Nesnelerin simgesel düzeni, ailenin yaşam biçimini ele verir. Boşluğa yerleştirilmiş nesneler sadece öznenin davranışlarını belirlemez; özne kendini ancak nesnelerle inşa edebilir ve sahnede nesnelerin ona biçtiği rolleri oynayabilir. Oysa bize ne öğretilmişti? Özne, etkin bir varoluşun; nesne ise özneye boyun eğen edilgen bir varlığın göstergesidir. Tersi geçerlidir: nesnelere boyun eğen öznelerdir. Mekân sözcüğünün "bir şeyin varlık hâline geldiği yer" anlamına gelmesi, özne ile mekân arasındaki varoluşsal ilişkiyi ima etmektedir. Öznenin mekânını, dolayısıyla kendini yarattığı pek söylenemez; mekân ona hazır olarak verilmiştir, duvarlarla çevrili, tanımlı bir boşluk olarak. Konut denilen boşluklar satın alınabilir ya da kiralanabilir ve özne kendi kozmosunu ancak dört duvar arasında kurabilir.
Oysa yeryüzünde her varlık kendi mekânını kudreti........
© Birgün
