Tehlike anında kırınız
Kırılganlığımızın nedeni tamamen formel; bir forma sahibiz. Hayatın kendisini değil ama formlarını pekâlâ kırabiliriz. “Kendisi formsuz olan hayat, ancak ona form verilmesi halinde kendini bir fenomen olarak gösterebilir” (Simmel, Modern Kültürde Çatışma, İletişim). Kırılmışsak şayet, mümkünse formumuzu güncelleyip kaldığımız yerden hayata devam edebiliriz. Fakat biliriz ki kırılıp dağılsak da, bir form olarak artık var olmasak da hayat yeni formlar üretip yoluna devam edecek. “Hayatın yaratıcı hareketinin, hayata ifade ve gerçekleşme formları sunan yapıtları ürettiği her yerde buna kültür deriz: Medeni kanunlar ve anayasalar, sanat eserleri, din, bilim, teknoloji vb. Bunlar, hayatın kesintisiz akışını içlerine alıp ona form ve içerik, ufuk ve düzen kazandırır.” Bizler de hayatın form kazandırdığı kültürün ürünleriyiz. Formumuz, zamansal ve mekânsal koşullar tarafından üretilmiştir. Simmel’in dediği gibi formlar, “ilk oluşma anlarında hayatla uyumlu olabilirler; ama hayat kendi evrimini sürdürdükçe bu formlar katılaşıp sabitleşmeye başlar, hayata yabancı, hatta düşman hale gelebilirler”. Çocuklar da hayatla uyumludur, her form gibi onlar da zamanla katılaşıp sabitleşmeye, yerleşik hale gelmeye başladıklarında sonunda hayata düşman kesilebilirler. Nâzım ne demiş? “Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,/akar suyun/ meyve çağındaki ağacın,/serpilip gelişen hayatın........
© Birgün
