Hayat kayıt dışıdır
Hayatı kayıt altına alamazsınız. Hayatın bir özelliği de sık sık kabuk değiştirmesi; ancak formların kaydını tutabilirsiniz, formlar kabuklardır. Hayatın kudreti, biçime bürünmemiş göçebe kuvvetlerden gelir, ne zaman ve hangi forma bürüneceklerini kestiremezsiniz. Formları sınıflandırıp kataloglayabilir, kendinize anlam dünyaları yaratabilirsiniz, fakat hayat, sürekli anlam dünyanızdan kaçar ve anlamsızlığa düşersiniz. Hayatı kayıt altına almaya kalkışanlar yazıcılardır, devletlerin muhasebecileri.
Yazı, sahip oldukları formların envanterini çıkarmak üzere devletler tarafından icat edilmiştir. “Mezopotamya’da yazı, görkemli uygarlık icatlarına yani edebiyata, mitolojiye, methiyelere, kralların soy ve secerelerine, tarih kayıtlarına ve dini metinlere aracılık etmeden önce, 500 yılı aşkın süre sadece muhasebe için kullanıldı (Scott, Tahıla Karşı, KUY). Uruk’ta çıkarılan ve M.Ö. 3300-3100’e dayandırılan en eski kil tabletler, çoğunlukla tahıl, işgücü, vergiler, savaş esirleri, köleler hakkındaki listeleri içeriyor. Yazı mülkiyetle ilişkilidir, mülklerin kayda alınması için icat edilmiştir. Yönetilmek, hayatı bir mülk olarak üzerlerine geçirmeye teşebbüs edenlerce kayda geçirilmektir. Onlar hayatı ele geçirdiklerini düşünebilirler, oysa ele geçirdikleri hayat değil, taşınır ve........
© Birgün
