Hakikat kirlidir
Görünüşler aldatıcıdır, o yüzden onları yargılamaktan asla vaz geçmiyoruz. İşimiz zor; gündelik hayatta tuhaf biçimler beliriyor. Bedenler eskisi gibi değil, birbiriyle uyumsuz göstergeler taşıyan biçimleri yargılayıp sınıflandırmak giderek zorlaşıyor. İnsan çıplaklığını dövmelerle, giysilerle, jestlerle, bedenini dışa vuran göstergelerle örtüyor. Eskiden olsaydı, taşıdığı göstergelerden o bedenin hangi etnik gruba, dine, mesleğe, toplumsal cinsiyete, sınıfa ait olduğunu kolaylıkla ayırt edebilirdik. Biçimler, bedenleri ele verirdi. Biçimlerin doğrudan öze gönderdiği, öz ile biçimin tutarlı olduğu zamanlardı. Biçimlerin değil, değişmeyen, kalıcı olanın peşindeydik. Fakat biçimler artık sabit bir özü ya da bedenin yerleştiği yeri göstermiyor. Aksine göstergeler, çok farklı metinlere, yerlere, zamanlara gönderdikçe bizi de yerimizden ediyor. Ne kendimizi ne de anlamı sabitleyebiliyoruz. Biçimler artık tek bir şeyi göstermedikleri, bizi durmadan başka şeylere gönderdikleri için şeyler arasında sürgün hayatı yaşıyoruz. Şeyleri birbirlerine bağladıkça anlam da sürekli değişiyor. Fakat anlam arayışından asla vaz geçmiyoruz. Ne demişti antropolog Geertz? “İnsan kendi ördüğü anlam ağlarında asılı kalmış bir hayvandır.” Ağlar hızla buharlaşıyor; yenilerini örmeliyiz, yoksa hiçliğe düşeceğiz.
Gel gelelim biçimlerin altındaki saklı özü keşfetme çabası, fizyonomi hâlâ gündelik hayatta varlığını........
© Birgün
