menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mücadele bizim ama herkese ait

20 1
17.06.2025

Son on yılda artan göç hareketleriyle birlikte popülist sağın yükselişi, sınır güvenliğini seçim vaatlerinin merkezine yerleştirdi. Bu durum, Trump’ın ABD’de duvar vaadiyle iktidara gelmesinden, Birleşik Krallık’taki Brexit referandumuna, Avrupa genelinde sağ partilerin oy artışına kadar birçok gelişmede görülebilir. Günümüzde ise sınır güvenliği/ulusal güvenlik söylemleri, bir vaat olmaktan çıkarak, iç düşman yaratmaya yönelik somut politikalara ve uygulamalara dönüşmüş durumda.

Emek rejimlerini analiz eden kuramsal yaklaşımlar, göçmen emeğin günümüz kapitalizmi için yalnızca ucuz değil, aynı zamanda kontrol edilebilir, sendikasız, güvencesiz bir kaynak olarak işlev gördüğünü vurgular. Bu nedenle bu emeğin örgütlenmesiyle, yani göçmen emeğin siyasal bir özne olarak ortaya çıkması bu sessiz sömürü düzenini yıkabilir.

Geçtiğimiz hafta Los Angeles’ta başlayan ve eyalet geneline yayılan anti-ICE protestoları bu bağlamda ele alınabilir. Protestolar uzun süredir biriken öfkenin, bir kıvılcım sonucu sokağa taşması olarak yorumlanıyor. Kimi yorumculara göre bir süredir devam eden sınırdışı gözaltılarına karşı eylemleri David Huerta’nın gözaltına alınması alevlendirdi (Levi Vonk, “This Fight Is Ours, but It Belongs to Everyone” Jacobin).

∗∗∗

ABD’de kamu hizmetleri, temizlik, güvenlik, sağlık ve ev içi bakım gibi alanlarda çalışan yüz binlerce işçiyi temsil eden SEIU (Service Employees International Union) California’nın başkanı Huerta, Meksika kökenli bir Amerikan vatandaşı. Göçmen işçilerin sendikal örgütlenmesi ve yurttaşlığa geçiş........

© Birgün