menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Meselelerin kökenine inebilmek

13 17
11.08.2024

Enflasyona karşı mücadelenin başarısı üzerine güzellemeler yapılması beklenen aylara geldik. Programın yürütücüleri, sermaye ve finans çevreleri ve onların uzmanları ve elbette eleştirel konumda olanlar bunun farkındaydılar. Olay basit bir matematik gereğiydi. Geçen yılın yüksek enflasyon yaşanan Temmuz-Ağustos ayları olumlu baz etkisi rolünü oynayarak iktidarın bu yılki kurtarıcısı olacaktı. Şimdi bunu kendi başarıları olarak pazarlama seferberliğindeler.

Enflasyon aylık artışlar düzleminde doludizgin yol alır ve geniş kitlelerin reel gelirlerini kemirmeye devam ederken, onları “yıllık enflasyonda düşüş var” üzerinden aldatmaya çalışmanın da sınırları var elbette. İnsanlar maruz kaldıkları enflasyonu ve gelir erozyonunu, kurumsal yanıltmalara bakarak önemsemeyecek durumda değiller. Özellikle de asgari ücret Ocak 2024’e kıyasla reel olarak 13 bin TL’ye gerilemiş ve cari açlık sınırı 20 bin TL’ye ulaşmışken. Yıl sonu itibariyle aradaki açıklık daha da büyüyecek.

TÜİK’in TÜFE’sinin baskılanmasının da sınırları var kuşkusuz. Nitekim Mart, Nisan ve Mayıs 2024’te aylık yüzde 3’ün üzerinde ilerleyen enflasyonu Haziran 2024’te yüzde 1,64’e geriletebilmek için istatistiği kuyruklu yalan formunda kullanabilme hüneri de gerekiyordu. İlk altı ayın enflasyon farklarına yansımasın diye yapılan cambazlıklar (kamunun denetimindeki ürünlerin fiyat artışlarını Haziran sonuna bırakmak gibi) sonuçta Temmuzda yeniden aylık yüzde 3’ler platosuna kaçınılmaz bir dönüşü engelleyemedi. Gene de yıllardır İTO endeksi ile paralel giden TÜFE, aylıkta 1, yıllıkta 11 puan İTO’nun gerisinde kalabildi! Açıklamasını TÜİK yönetiminin “görünmez elinin” müdahalesinde aramalı…

İktidarın bir açmazı da şurada: Bir yandan kamunun denetimindeki ürünlere mali amaç ve “sıkı maliye politikası” doğrultusunda sürekli zam yapmak öbür yandan da enflasyonu dizginlemek istiyor! Birincisi kitlelerin talebini kısmayı da hedeflediği için “dezenflasyon” politikasıyla uyumlu gibi gözüküyor, ancak ilk etkiler aylık enflasyonları sıçratmak oluyor. Ürün zamlarını her ay sürdürmek zorunda kaldıklarında da enflasyonist etkilerle baş edilemiyor. Kaldı ki, özel sektörün enflasyon ortamını da fırsat bilerek sürdürdüğü “tekelci fiyatlama” ile baş etmek için kılını kıpırdatmayan bir sermaye iktidarı işbaşında.

Benzer bir etki de vergi artışları üzerinden görülmekte. 13 ay önceki KDV ve ÖTV artışları dolaylı vergilerin enflasyona etkisini göstermişti. Hiç kimse bunlar “sıkı maliye politikası” uygulaması olarak aslında uzun erimde........

© Birgün


Get it on Google Play