Aslında herkes farkında
Herkes farkında: Ne ekersen onu biçersin! Siyasi istikrarsızlık üretmenin bedeli iktisadi istikrarsızlıktır. Bunu 18-19 Mart siyasi operasyonu sonrasında istikrar programının çökmesiyle bugünlerde yeniden deneyimledik. Üstelik tüm olumsuzluklar henüz yaşanmış değil.
Herkes farkında: İktidar siyasetçilerinin ve onların rant/kâr ortaklarının suç sicilleri iyice kabardı. Bunlar siyasi münavebeye (demokratik iktidar değişimine) asla razı olmayacaktır; çünkü sadece hortumları kesilmeyecek, birikmiş suç dosyaları da ortaya saçılacaktır. Bu nedenle, güçlü bir muhalefet liderliği muktedirlerin en son isteyeceği şeydir.
Herkes farkında: Halkın büyük bölümü için bir yoksullaştırma programı uygulanırken, dolayısıyla toplumdan rıza üretme olanakları giderek daralırken, üstelik muhalefet son seçimlerden birinci parti olarak çıkmış ve iktidarın toplumsal tabanı ve siyasi dayanakları iyice zayıflamışken; muhalefetin güçlü bir CB adayı çıkarması durumunda iktidar, altındaki zeminin iyice kayacağının farkındadır. Zaten genel oy hakkını işine yaradıkça kullanan, yaramadığı zaman bir ayakbağı olarak gören bir dinci-despotik yönetim, tüm anayasal haklara faşizan yöntemlerle saldırmakta duraksamaz. İmamoğlu’na, CHP’ye, bağımsız/eleştirel medyaya saldırıların altında başka neden aramaya gerek yoktur.
Herkes farkında: Gerçi bu saldırıyı kolaylaştıran başka nedenler de vardır: İktidar, içerdeki anti-demokratik yönelişlerine dış tepkilerin çok yüksek olmayacağı bir konjonktürün çalıştığının farkındaydı. Üstelik içerde zayıfladıkça dış tavizlere daha yatkın bir konuma rahatça kayabileceğini (daha önce de örneklerini sergilediği üzere) dış güçlere açıkça göstermekteydi. İşte Erdoğan-Trump arasındaki 16 Mart’taki uzun telefon görüşmesi, 18-19 Mart’ın adeta “açılışı” olmuş gözüküyor. İktidarın içerde giriştiği yeni despotik baskıların ABD ve Avrupa’da göstermelik tepkilerle geçiştirilmesinin, Suriye, İran, Ukrayna, Rusya, Karadeniz/Boğazlar (Çin’le ilişkiler?) başlıklarında çeşitli........
© Birgün
