1980’lerden 2000’lere: Farklı iktidarlar, benzer programlar | Cumhuriyetçiler birleşmeli
AKP 2001’de birdenbire kurulmadı. 1994’te Erdoğan’ın İstanbul BB Başkanı olmasından itibaren tezgâhta olan bir projeydi. AKP ve Erdoğan’ın 2002’de hızla merkezî iktidara taşınması da o kadar beklenmedik değildi. Çünkü emperyalizmin Türkiye’de ve bölgede yarım kalmış projelerinin hızla tamamlanması gerekiyordu. Birinci yarım kalan proje, 1980’lerde uluslararası sermayenin talepleri doğrultusunda Türkiye’yi yeni bağımlılık ilişkileri içine sokarak büyük bir ekonomik dönüşüme uğratma hamlesiydi. Bu hamle özellikle de özelleştirme programı bakımından yarım kalmıştı. İkinci yarım kalan şey ise, Ortadoğu’ya emperyalizmin çıkarları doğrultusunda yeni bir şekil verme hamlesinin I. Körfez Savaşında tam sonuca ulaşamamasıydı. İkinci bir Irak saldırısıyla bunun tamamlanması gerekiyordu ve bunu kolaylaştırmak için Türkiye’de mutemet bir iktidara ve Türkiye’den açılacak bir cepheye ihtiyaç duyuluyordu.
Bugün 24 Ocak 1980 Kararlarının 45. yıldönümünüzdeyiz. 9 Aralık 1999’da IMF’ye sunulan Niyet Mektubu üzerinden de tam 25 yıl geçti. Aralarında 20 yıllık bir zaman farkı bulunan bu iki IMF programı arasında esaslı bir amaç farkı yoktu. İkincisi birincisini tamamlamaktaydı. 1 Ocak 2000’den itibaren yürürlüğe giren program kuşkusuz öncekinden çok daha kapsamlı ve sıkı tanımlanmış, hedeflerinin bitiş vadeleri daha kesin belirlenmişti. IMF ve Dünya Bankası (DB) geçmişten ders almıştı; Türkiye’nin işbirlikçi sınıfının herhangi bir ders aldığına dair bir belirti ise ortada yoktu.
Ancak birincisi, Türkiye’nin rotasını sanayileşme ekseninden dışa bağımlı bir ticari bütünleşmeye çevirmek bakımından daha teslimiyetçi yapıdaydı denilebilir. İkincisi uygulamaya girdiğindeyse sanayileşme vizyonu zaten çoktan geride kalmıştı; varolan sorunlara ise IMF ve DB olmadan da çare bulunabilirdi çünkü bir ödemeler dengesi krizi ortada yoktu. Ama Türkiye siyasetçisinin, bürokrasisinin ve sermayesinin, dış sopa olmadan işleri düzeltme iradesi ve becerisi kaybolmuştu. Uluslararası sermaye ve emperyalizm adına müdahil olan IMF/DB’nin ise, sorunları istikrara kavuşturmaktan öteye giden dönüştürme niyetleri bulunmaktaydı. Yabancı sermayenin nüfuzunu engelleyen KİT’lerin tasfiyesiyle, cari açık oranlarının patlatılarak ekonominin dış mali bağımlılığının yükseltilmesiyle… geri dönüşü olmayan teslimiyet/bağımlılık ilişkileri örülmekteydi.
1980’lerin IMF programı, 1980’lerin Washington Uzlaşısı’nın izini sürüyordu. 2000’lerin IMF programı ise 1999’da imzalanan Post-Washington Uzlaşısı doğrultusundaydı........
© Birgün
