Hukukun değil, Saray’ın dediği olur
Hem Milletvekili Can Atalay hem Türkiye İşçi Partisi, Anayasa Mahkemesi’nin “milletvekilliğinin gaspı”nı tescilleyen kararından sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne başvurdu. İktidarın hukuku ayaklar altına alarak cezaevinde tuttuğu, parlamentonun kapılarını açmadığı Can Atalay’ın yasama görevini yerine getirilmesi için engellerin kaldırılması talep edildi ve şu hatırlatma yapıldı:
“AYM kararının, Anayasanın 138. maddesi uyarınca TBMM’nin de bağlayıcı niteliği göz önünde bulundurulduğunda, başkaca bir işleme gerek duyulmaksızın Şerafettin Can Atalay’ın milletvekili kaydının yapılarak özlük haklarının tesisi hususu Anayasal bir zorunluluktur.”
Talebin, hukukiliği konusunda bir eksik yok. Milletvekilleri de yeterli imzayı taşıyan başvurularını Meclis Başkanlığı’na ilettiğinde şekil şartları da yerine getirilmiş olacak. Sonrası da çok basit, TBMM Genel Kurulu Atalay’ın milletvekilliğinin tescil edecek, Atalay cezaevinden çıkacak, Ankara’ya gelip yemin edip görevine gecikmeli de olsa başlayacak…
İktidarda TBMM yönetimi de bu sürecin böyle işletilmesi gerektiğini, AYM kararının, Anayasa’nın bağlayıcılığının olduğunu çok iyi biliyor elbette. Burada eksik olan bunu bilmiyor olmak değil, adını koyalım, Saray “kişisel sorunu” olarak kabul ettiği Gezi Direnişi’nin öne çıkan isimlerinden Atalay’ın cezaevinden çıkmasının, siyaset yapmasının yolunu açmak istemiyor. Gezi günlerinde yaşadıklarını, unutamadığı yenilgiyi hatırlamak istemiyor.
AKP iktidarları döneminde sıradanlaşan, hukukun yok sayıldı uygulamaların en çarpıcı örneklerinden biri olan bizzat bir milletvekilinin seçilme, ona oy verenlerin de seçme hakkının elinden alındığı bir acayip olay Can Atalay şahsında yaşananlar. Türkiye’nin AKP’li siyaset tarihinde, hukuk tarihinde yaşananların........
© Birgün
visit website