‘Altın madalyanın ağırlığı’
Paris 2024 Olimpiyat oyunlarını mümkün olduğu kadar kaçırmadan seyretmeye çalışıyorum. Hangi gün olduğunu hatırlamadığım bir judo müsabakasına denk geldim. Müsabakadaki rakiplerden biri olan Japon kadın sporcu altın madalyanın en büyük favorisi olarak gösteriliyordu. Müsabakanın sonlarına doğru Japon kadın sporcu oyun kovalarken rakibinin ani bir hamlesiyle ‘ippon’ olarak müsabakayı kaybetti.
Ve süreç ondan sonra farklı bir boyuta geçti; Japon sporcu bir türlü anlam veremediği mağlubiyet sonrası sahanın kenarında adeta sinir krizi yaşamaya başladı. Ağlıyor gibi gözükürken-çığlık atarak bağırmaya çalışıp durumu kontrol edemeyerek minderin alt kenarına yığıldı kadı. Belli ki bir travma yaşıyordu. Bu travmanın nedeni altın madalyanın ağırlığıydı! Belki birçok kişi o seyretmiştir: ‘Altın Madalyanın Ağırlığı’ belgeselini… ABD’li olimpiyat sporcuları Michael Phelps, Sasha Kohen, Katıe Uhlaender, Lolo Jones, Jeremy Bloom, Bode Miller, David Boudia, Shaun White, Gracie Gold, Bode Miller, Apolo Ohno ve Stevan Holcomb’dan oluşan, hayatlarını bir yarış, tek bir performans ya da bir kimlik üzerine kurmuş olan bu sporcuların, hayatlarını devam ettirmek için verdikleri mücadeleleri ve travmalarını anlatan içeriğe sahip bir belgeseldi.
Olimpiyat sporcusu olmanın ağırlığını kaldırmaya çalışıp ama çoğu kez onun altın kalıp yalnızlaşan ve çıkış yolu bulamayıp zaman zaman kontrolü kaybeden sporcuların öyküsü. Başlangıçta hemen hemen hepsi kendi hikayelerinin başkalarından farklı olmasını istemiştir. Bu rekabet kurgusundan uzak-saygınlık içeren masumiyet döneminde ailelerin tutumları da benzerlik gösterir. Fakat, süreç kendini tamamlayıp rekabet ortamına geçildiğinde olayın hiç de beklenildiği gibi olmadığı anlaşılmaya başlanılır.
∗∗∗
Tüm sporcuların başlangıç noktası bir açlıktan ibarettir. Önüne koyduğu hedefler ve ona ulaşmadaki paydaşların bakış açısı ilk noktada bu açlığı nasıl yönetebileceğine karşı çelişkilerle dolu olmasına karşın, hiçbir denemenin karşılıksız kalmaması gerekliliği sporcuların tutunma nedeniydi. Bu tavır aynı zamanda çalışmanın enerji deposudur. Ve bu noktadan sonra yaşamın tüm paydaşları aile-okul-arkadaşlar yavaş yavaş ikinci planda kalmaya başlar. Yalnızlık kaçınılmaz olmaktadır. Çünkü mükemmeli yakalamak zorundalar. Ve kazanmaya başlamak bu işin bağımlısı olmak için kaçınılmaz gerekçeydi ki bağımlı........
© Birgün
visit website