Ya savsın ya savcı
Zamanında eşi dostu dinleseydim de düzgün bir işe sahip olsaydım. Kısmet değilmiş, ben de İletişim Başkanlığı’nda çalışmak isterdim. Gerçekleri daha gerçek, doğruları daha doğru biraz yana doğru, bazen de olmayanları doğru gibi göstermek, halkımı bilgilendirmek isterdim, olmadı. Belki zamanında güzel bir şekilde yanlayıp yandaş bir kanala girseydim, şimdi bisikletime çakar taktırmış, Kadıköy - Bostancı sahilde krallar gibi dolaşıyor olurdum, kısmet olmadı. Gerçeklerin yalan, yalanların iddia, gizlenenlerin gizli tanık, iddiaların ise keyfe göre tutukluluk olduğu günlerdeyiz uzun süredir.
∗∗∗
Ne neyin gerçek, ne neyin yanlış olduğunu gerçekliğin kendisi bile neredeyse bilemiyor. Bir zamanlar birbirlerine küfürler edenler şimdi halaya dönüyor yan yana, yana yana… İlke, onur, haysiyet, şahsiyet ve daha bir çok insani vasıf ülkeyi terk edeli çok oldu. Geri kalanlarına da yurt dışı çıkış yasağı getirildi. Herkes çok gergin. Satın aldığınız araba, siz satın almadan 4 yıl önce yurt dışına gitmiş? Hayırdır… Peki ya şu evinizde paltonuzun cebinden çıkan yenmemiş beyaz leblebileri kimden aldınız? Şurada da iki tane çeyrek altın var kenarları dişlenmiş, kuzum siz rüşvet mi yiyorsunuz?
Bir yandan devasa imparatorluğun son virajında bir içe çöküş yaşanırken, hayatta kalma refleksiyle kendisinden ve varlığından başka hiçbir şeyi düşünmeyen iktidar, eline aldığı hukuk sopasıyla her kapıyı çalıyor, her genci darlıyor, herkesi korkutmaya çalışıyor. “Benden sonra ne olursa olsun” diye düşünen üst aklımız, her şeyi bilenimiz ise her zamanki gibi acımasız, duygusuz ve duyarsız bir şekilde........
© Birgün
