Hepimizin evine giren aynı hırsız
Bir hırsız dadandı mahalleye bir süredir. Evlerde sessiz bir isyan var. Mahalleli ne yapacağını da bilmiyor. Hırsız her gece başka bir eve giriyor, evden bir şeyler çalıp kaçıyor. Gün geliyor buzdolabından beyaz peyniri kaçırıyor, gün geliyor ertesi gün yenilsin diye alınmış takoz palamuta musallat oluyor, başka bir gün başka bir evde 70’ine merdiven dayamış Füsun Hanım’ın çeyizi için sakladığı altınlarına tebelleş oluyor. Amma ve lakin kimse hırsızı bulamıyor. Mahalleli gergin! Her gece “Ay bu akşam kime bir şey olacak?” tedirginliğiyle kafalarını yastığa koyuyor… Bazen eve de girmiyor bu hırsız. Bir gün baktık, bahçedeki zeytin ağaçlarını kökünden sökmüş kaçırmışlar. Artık insaf dedik yahu! Bin yıl yaşayan, yaşadıkça meyve veren ağaçtan ne istediniz? Cevabını bilemediğimiz sorular, bitmeyen sorunlar birbirini kovalaya kovalaya koşturup gidiyor… Mahallede her gün başka bir sıkıntı, başka bir dert varken bir de bu hırsızla uğraşmak için gariban vatandaş ne yapacaklarını şaşırmış durumda öyle kimsesiz, böyle çaresiz kalakalıyor…
Mahallenin girişinden birkaç evden oluşan bir gecekondu organizasyonu vardı. Zamanında imkanları yokken mahallelinin el vermesiyle, yardım etmesiyle, ekmeğini paylaşmasıyla buraya yerleşmiş, çoluk çocuk hayatta kalmaya, şehrin bir parçası olmaya çalışırlardı. Gün geldi, gün geçti bu çatısı brandadan, perdeleri okunmamış gazete kağıtlarından olan evlerin kapılarına lüks arabalar; Audiler, Mersedesler, yanarlı dönerli cipler gelmeye başladı. Evlerde yaşayanlar günden güne önce gecekondularına ruhsat aldı, sonra gecekonduların bulunduğu alanı, yandaki orman arazisini de içine alarak dikenli tellerle çevirdi,........
© Birgün
visit website