menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Enflasyonun sorumlusu ücretler mi?

43 10
25.08.2024

Charles Dickens’in İki Şehrin Hikayesi’ndeki, “En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı” giriş cümlesini hatırlayalım. Sanki Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik ortamı için söylenmiş gibi. Bazı toplum kesimleri, özellikle rantiyeler için konjonktürler değişse de hep “iyi zamanlar” yaşanırken; bazı kesimler, özellikle emekliler ve emekçiler için hep “kötü zamanlar” deneyimleniyor. 2023 Mayıs öncesi düşük faiz ortamında borçlanarak ev, araba almak, borsaya yatırım yapmak, dövize yönelip KKM’ye park etmek fırsatı varken; bugün mevduattan, para fonlarından, DİBS’lerden nemalanmak olanağı ortaya çıkmış durumda. Geniş emek kesimleri için ise, yüksek enflasyon ortamında gelirler hep hayat pahalılığının gerisinden gelirken, şimdi de ücret artışlarının “beklenen enflasyona” göre yapılması tuzağına muhatap oluyor, görüldüğü kadarıyla “kötü zamanların” daha da kötüleşmesi planlanıyor.

Mehmet Şimşek’in “dezenflasyon” sürecinin hem sabitlenen asgari ücret ve düşük maaş zamları, hem de zorlaşan borçlanma koşulları nedeniyle son tahlilde faturayı emek kesimlerine çıkaracağını piyasa ekonomistleri de biliyorlar. O nedenle genelde hüzünlü bir edayla, “Zor zamanlardan geçiyoruz, hepimizin fedakârlık yapması gerekiyor, yoksa emeklilerin halinin farkındayız…” yollu utangaç yorumlar yapıyorlar. Ama bunlardan birisi, Ege Cansen ilerleyen yaşının da verdiği cesaretle, fıkralarla süslediği hitabet tarzının yarattığı sempati halesine de sığınarak dobra dobra, “Enflasyon 0 olunca, bütün kiralara 0 zam yapılır. Bu kedinin kuyruğunu kovalamasıdır, böyle enflasyon düşmez. Dar ve sabit gelirliye baskı yapılmadan, enflasyonu düşürmek çok zor oluyor,” deyiverdi. Cansen namlı holdinglerde yöneticilik yapmış, doğrudan toplu sözleşme masalarına oturmuş, sermaye kesiminin kaşarlanmış bir sözcüsüdür. Zaten ondan, “vergi paketi fos çıktı, borsa kazançlarının vergilendirilmesi, asgari gelir vergisi konulması başka bahara kaldı,” demesini bekleyemezdik. Sınıfının bu sadık temsilcisine kızmak yerine, bizler açısından ağırlığı bu emek karşıtı politikaları teşhir etmeye, emek kesimi temsilcilerine düşünsel malzeme sağlamaya çalışmaya vermek daha anlamlı görünüyor.

İsterseniz önce ücretlere yönelik olası senaryolar üzerinden rakamsal bir değerlendirme yapalım. Merkez Bankası son Enflasyon Raporu’nda 2025 yılı  enflasyon hedefini korudu. Asgari ücret 2024 başında 17.002 TL olarak belirlenirken, Orta Vadeli Program’a (OVP) göre 2024 yılı enflasyon tahmini 6’ydı. Resmî enflasyon yılı üst bant B’den kapatırsa asgari ücrete %6 enflasyon fark  beklenen enflasyon = zam planlanıyor. Bunun üzerine RTE’nin bir 5 puan bahşetmesi halinde bile asgari ücretlinin refah kaybı önlenemez.

Gelelim kamu çalışanlarına ve kamu emeklilerine; 2024 yılı ilk 6 ay tüketici enflasyonu $,73 gerçekleşti. Aralık sonunda enflasyon B’ye düşerse geriye ,8’lik bir enflasyon payı kalır. 2024 ikinci 6 ay için öngörülen  artış göz önüne alınırsa arada %3,8 bir fark söz konusu olur. 2025 için %6 %5 yani  enflasyon hedefinin bile altında toplu sözleşme zammını da hatırlarsak, kamu kesimine %6 %3,8= %9,8 demek ki  civarı bir zam gelir. Tepkiler üzerine belki burada da yine bir 5 puan artış beklenebilir. Bağkur ve SGK emeklilerinin payına ise ,8 enflasyon farkı düşer.

Peki çalışanların/emeklilerin bu durumdan şikâyet etmeye hakları var mı? Elbette var. Birincisi herkesin........

© Birgün


Get it on Google Play