Yangın yeri
“Duvar dipleri, yangın yerleri halkı / külhanlarda, sarnıçlarda yatanlar”a, oda oda bölüşülen “Evler”den hiç yer ayrılmadığını yazmıştı Behçet Necatigil. Yangın yerleri halkı, başını sokacak evi barkı, yatacak bir yeri olmayanlar. Yıllar evvel söylendi. Bundan böyle daha çok söylenir.
Çok zamandır bir yangın yeri, ülke. “Yangın vaaaar!” diye koşan tulumbacılar yok sadece! Her şey geri çağrılıyor oysa. Çağrılmayan iyilik. Kimsenin iyi bir şey çağırdığı yok. Şan, şeref, ecdat, kanla sulanmış zamanlar, topraklar, zafer... “Bir zamanlar maziye bak”, şarkı “ne kadar şendik!” diye sürüyor, ama bugün hakikat olarak yaygınlaştırılan anlatıda iyiliğe, şenliğe yer yok! “Buralar eskiden dutluktu!” bile deseler, keşke deseler, şiir sansak bunu, ne iyi olurdu! Öyle ya şehzadeler gelip Mecidiye Köyü’nde çayır çimen sefa yapmış, yuvarlanmış, oynamış olurdu, bir zamanlar maziye bakar, çocuk olduğumuzu hatırlardık!
Maziden iyilik anlaşılmayacaksa... Neyi hatırlayacağız? Hatırlamamız gereken ne kalıyor geriye! Bugünün çocukları, dünün çocuklarını nasıl hatırlamalı, entrikaya,........
© Birgün
