Savaş bitti savaş bitti Gazze hariç
İşsizlik, güçsüzlük zamanlarındayız, konuşup duruyoruz, sessiz bir diyalog, hesaplaşma değil, belki iç dökmesi denilebilir. İçini dök ama ortalığı kirletme. Kendimizi hep birinci tekil konuşmaya, birinci tekil susmaya alıştırmıştık, öyle değil mi? Öyledir ama çiçek solar, renkleri kısa zamanda karanlığa karışır. Bak “savaş bitti” diyorlar, incecik damarlarında su kalmadı, yeşil yaprakları da solacaktı ya, uzasın ömrü o kırık vazoda dediler, uzasın bir gün daha, savaş da bittiyse. Ya rüyalar peşine düştüğümüz hayaller… savaş gerçekten bittiyse. Zamanı gelmedi mi? Rüyalar gizlendi, hepsi sis içinde kaldı. Kitaplara yazdığımız hikâyeler ne kadar gerçekti ne kadar hakikatli, bilmeyince bildirmeyince hepsi boşuna, hepsi uçup gitti mi şimdi, savaş bittiyse.
Savaş bitti dediler ya bitti mi, bilmiyorum. Barış senin elindeydi, yere, çamura düşürdün, kirlendin sen de. Ekmeksiz, susuz, makineli tüfeklerin gez göz alanından çıkamayan, çaresiz sağa sola koşuşanları nasıl da unuttun. Bak, soluyor işte, solar, çiçeklerin ömrü kısadır, bizim de ömrümüz kısadır; insan ne kadar zayıf bir bilsen; suyu unutma, kuru toprağı, mavi siyah gökyüzünü, ölülerini nasıl gömdüğünü anımsa. “Hayat devam ediyor” her zaman geçerli kelimelerden bir klişedir. Tamam ama sen yaşarken gördüklerini, dışında kalsan da ayrıntıları hiç unutma. Olup bitenlere yabancı değildin, arada bir kendini yitirmedin mi? Sanki hepimiz sahipsiz malın mülkün peşindeyiz, çöküyoruz rantına, üstüne ya da ne zamandır çitle çeviriyoruz. Sonra öteki büyük yarımız, yaptığını almaya, anlamaya aklı da parası da yetmeyenler, “ben neyim, kimim ben?” der gibiyiz; kendi işimizin sonunu, sonucunu yaptığımız silahların nereye ateş ettiğini bilmiyoruz, kim yaptı üstümüzde patlayan bombaları, nasıl pahalı, ne kadar uzak, geçip gitti zaman içinde, unuttuk işte, iyice yabancıyız artık, geçti gitti. Savaş bitti mi dedi birileri, gerçekten savaş bitti mi?
Nerede saklanıyordu o savaş baronu, nasıl da gizledi kendini, yüzüne, yeryüzüne, yerdeki, yerlerdeki yüzüne bak. Kim olduğunu biliyorduk, unuttuk sonra. Biraz deli ama kalbi temiz dediler, ışığı yansıyor alnında, bak ne kadar cesur, kulağından vuruldu bak dediler. Artık saldırmayacakmış dediler. Öyle değilmiş anladık, döküldü yüzünün foyası boyası; olup bitene, göçlere, göçenlere, göçmenlere öfkeli bir yüzle, nefretle bakıyor. Dağlardan, ovalardan, sınır kapılarından geçenler, çılgın denizlerle boğuşanlar,........
© Birgün
