Hikmet Bey’in önlenemez sıkıntısı
Hikmet Bey, 10 yaşındaki torununun sorularına yanıt vermek için zevkle hazırlandı. Konu Türkçe olunca kendi uzmanlık alanı sayıyor, dilbilgisi ile ilgili bilgisini torunu ile paylaşacağı için neşeleniyordu. Deniz geldi, çantasından küçük bilgisayarını çıkardı, ne diyorlardı ona, laptop mı, bastı düğmesine. “Dede dedi sonra, ödev tamam, hallettim ben.” Nasıl hallettin evladım” dedi hevesi kursağında kalan Hikmet Bey, Chat ya da bilmem ne Yapay Zekâ’sına sormuş, hazır yanıtları bulmuş, yazmış. Nasıl bir şey bu Yapay Zekâ denilen şey, onu da anlattı Deniz. Şimdilerde artık bu iş o kadar gelişmiş ki, bana bir hikaye yaz ya da şu konuda bir makale döktür denilince döktürüveriyormuş saniyeler içinde bu zeki zekâ; resim, tablo, grafik zaten artık sıradan, Yapay Zekâ’nın sana sormadan yaptığı işlerdenmiş. Hikmet bey uzun uzun düşündü; iyi bir şey mi bu? Bu sıradan küçük hikaye belki de konunun karmaşıklığını pek de iyi anlatmayabilir. Ama yine de konunun ya da sorunun temelinde bu türden sıradan örneklerin yattığından eminim. Bu tür örneklerden yola çıkarak, algoritmalar dünyasının denetlenemez hale geldiğini, otonomlaşma, insanı dışlama eğiliminde olduğunu söyleyebiliriz. Belki de egemen sistemin sınırları dışına çıkma yeteneğine hiç sahip olmadığını, içi boşalmış tarafsızlığının buharlaştığını da söyleyebiliriz artık. Sorular ve yanıtlar ilişkisinde yalnızca yardımcı eleman olmaktan çıkıyor, insanı devre dışı bırakıyorsa, bilimi geliştiren, kuşkuyu besleyen yaratıcılık nereye gidiyor peki.
Sorular bizi yaratıcı kılar; yanıtı ya da yanıtları bulabilmek için araştırmalara girişir, kaynaklara başvurur, beynimizin çok yönlü olmaya zorlayan çabasıyla yanıtlar bulur; bulduğumuz yanıtları geliştirir, bilgiyi zenginleştirirdik. Üstelik bu yaratıcı eylemimizi gülerek, sevinerek, kimi zaman kaygılara kapılarak, duygulu anlar yaşayarak, ucu açık bilgiyi paylaşarak yaşardık. Ama şimdilerde, aslında epeyce uzun bir zamandır Yapay Zekâ bilişim teknolojisi yanıtlar bulmak için yardımcı olmaktan çıktı; o artık her şeyi bilendir, büyük bir olasılıkla, ustaca dizilmiş algoritmalar aracılığıyla yönlendirilmiş, kuru, soğuk “yanıtı” önümüze koyuyor ve kapıları kapatıyor. Peki o zaman yaratıcılık nereye gidiyor. Yaratıcılığa gerek kalmadı mı? Öyle anlaşılıyor ki yaratıcılık Yapay Zekâ’nın diline, belli bir görevi yapmak üzere komutlar dizinine yani algoritmalarına bırakılmıştır. Tehlikeli mi bu gidiş? Bu tehlikeyi kapsamlı........
© Birgün
