menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“London Consensus” ve Sanayi Politikalarının Küresel Dönüşümü- 2

22 1
26.11.2025

Türkiye’de siyasi gündem yangın yeri. Bir yandan artık “İmralı Açılımı” ismiyle tarihe geçeceği belli olan amorf “sürecin” rengi belli olurken, bir yandan ana muhalefet partisi CHP üzerinde beklenmedik yerlerden de gelen baskıların artışını izliyoruz. Ekonomide gündem uzun zaman olduğu gibi enflasyon oranıyla sınırlı. Bunun en doğrudan yansıması olarak 2026 asgari ücret artış oranı çoğunluğun haklı merak konusu. Hukuk devleti olmadan ekonomideki bu kısır döngüden çıkmak imkânsız. O yüzden de siyasi gündemin boğan havasından uzaklaşıp ekonomi-politikte dünyanın neleri tartışmaya açıp uygulamaya geçtiğini düşünmek için zaman çıkıyor. Geçen hafta bu amaçla 1980’lerden beri küresel politika tavsiyelerine damgasını vurarak gelir adaletsizliğini derinleştiren Washington Consensus’un antidotu olmaya aday “London Consensus” yaklaşımını tanıtmak amacıyla yazmaya başladım.

Bu hafta bu yazının ikinci kısmında biraz daha derine inerek bu yeni ekonomi-politik düzlemde sanayi politikasına yeni bir yaklaşımı anlatmaya çalışacağım. Başka ifadeyle, Yeni Sanayi ihtiyacını tartışacağım.

Ekonomik düşüncede dönüşümler finansal piyasalardaki krizlere benzeyen hızda gerçekleşmiyor. Sanayi politikalarının bugün yeniden küresel gündemin merkezine oturması da böyle bir sessiz kırılmanın ürünü. Uzun yıllar boyunca devlet müdahalesine mesafeli duran, rekabete ve piyasaya öncelik veren yaklaşım; yaşanan krizler, teknolojik rekabetin keskinleşmesi ve enerji sistemlerinin dönüşmesiyle birlikte yerini daha aktif bir devlet anlayışına bırakıyor. London Consensus da işte bu yeni yönelimin teorik çerçevesi.

Son kırk yılın küreselleşme modeli, verimlilik artışlarını belirli coğrafyalarda........

© Birgün