Zeytin yasası ve iktidarın kıyım dolu karnesi
Çiftçi ve besici darda. Artan maliyetlerle baş edemiyorlar. Yüksek yem ve mazot fiyatları tarım ve hayvancılığı neredeyse yapılamaz bir noktaya taşıdı. Bir zamanlar dünyanın ‘tahıl ambarı’ olduğu söylenen Türkiye buğday ithal ediyor artık. Vaktiyle ‘kendini besleyebilen ülkeler’ arasında sayılan memleketimiz yurt dışından saman alır hale geldi. Bunlar hep kendini en büyük ‘vatancı, milletçi, bayrakçı’ ilan edenlerin yönetiminde yaşandı.
***
Dünyada su kıtlığı tehlikeli boyutlara ulaşmışken, milyarlarca insan temel bir hak olan temiz içme suyuna erişmekte zorluk çekerken, yaşamın ve ekosistemin devamlılığı için elzem olan su kaynaklarının en katı tedbirlerle koruma altına alınması gerekiyorken iktidar tam tersini yaptı ve memleketin derelerini hidroelektrik santrallarıyla kuruttu. Şirketlerin borulara, tünellere hapsettiği derelerle doğa arasındaki temas kesildi. Can suyu adı altında tabiata bırakılan suyun ekolojik döngü için yeterli olmayacağı konusunda bilim defalarca uyardı. Alternatifi olmayan su hunharca ticarileştirildi, enerji şirketlerinin kullanımına sunuldu.
***
Kıymetli sulak alan üzerine dünyanın en büyük havalimanını yapmakla övünüldü. Uğruna onlarca göl kurutuldu. Şehirlerin akciğeri olarak tabir edilen kent ormanları imara açıldı, lüks siteler için inşaat alanına çevrildi. Turizm adına yaylalar ve deniz kıyıları betondan mezarlıklara çevrildi. Dünyada, ‘yer yüzündeki cennet’ olarak tarif edilen Kazdağları, altın madenciliğine açıldı. Toprağa suya siyanür bulaştırıldı. Onlarca yılda büyüyen ağaçlar........
© Birgün
