Kıbrıs ve Türkiye arasındaki karanlık hat: kontrgerilla
Yıl 1992. Dönemin DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit 32.Gün programında, Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilladan nasıl haberdar olduğunu anlatıyor: “Kıbrıs Barış Harekatı’ndan kısa bir süre önce Genelkurmay Başkanı Semih Sancar’dan bana bir istek ulaştı. Örtülü ödenekten para isteniyordu. Örtülü ödenekte o sırada çok az para vardı ve ben mecbur olmadığım halde bunların harcanma biçimini belgelere bağlatırdım. Onun için sorma gereğini duydum çünkü büyükçe bir meblağ isteniyordu. Ne için isteniyor, diye sordum, Özel Harp Dairesi için dediler. Oysa ben o zamana kadar başbakanlığım sırasında olsun, çalışma bakanlığım sırasında olsun öyle bir kuruluştan haberdar olmamıştım. Bütçeye baktırdım. Bütçede de Özel Harp Dairesi diye bir kurumun adı geçmiyor. Onun üzerine bu kuruluş hakkında bilgi istedim. Bana ve rahmetli Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık’a başbakanlık konutunda bir brifing düzenlendi. Ve orada anlatılanlardan ikimiz de dehşete kapıldık. Şimdiye kadar parasını nereden sağlıyordu bu örgüt, diye sordum. Amerikalılar gizli bir ödenekten veriyorlardı, dendi. Tabii o zaman büsbütün kuşkularım arttı. Peki nerede bu kuruluş, nerede çalışıyor, dedim Amerikan Askeri Yardım Binası’nın bir kanadında çalışıyor, dendi. Faili bir türlü ortaya çıkmayan bir takım esrarengiz olaylar oluyordu Türkiye’de. Tabi kafamda bunlarla Özel Harp Dairesi’nin sivil uzantısı arasında bağlantı kuruldu.” Bülent Ecevit’in varlığını, 1974 Kıbrıs Harekatı’nın hemen öncesinde öğrendiği Özel Harp Dairesi, yıllardır Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı’nı örgütlüyordu.
Özel Harp Dairesi 1952 yılında, Türkiye’nin NATO’ya üyeliğinin ardından, ABD’nin talebi ve desteğiyle, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kuruldu. Avrupa’da çeşitli adlara sahip olan örgütün en ünlüsü İtalya’daki ‘Gladio’ idi. Türkiye’de (1952) önce ‘Hususi ve Yardımcı Muharip Birlikleri’, sonraki yıl ‘Seferberlik Tetkik Kurulu’ ismini aldı. Bunu 1970’de Özel Harp Daire Başkanlığı (ÖHD) takip etti. Örgütün görevi, komünist işgal ya da ayaklanma durumunda gerilla yöntemlerini ve yeraltı faaliyetlerini kullanmaktı. Bunun için ‘gönüllü vatanseverler’ denen gizli bir grup görevlendirilmiş ve onların gerektiğinde kullanabilmesi için Türkiye’nin belirli bölgelerinde toprağa gömülü silah ve mühimmat depoları hazırlanmıştı. Örgüt ilk pratiğini Kıbrıs’ta, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) kurulmasıyla gerçekleştirdi. Adadaki eylemlerle kazanılan deneyim Türkiye’de işçi- öğrenci hareketleri ve solu bastırmak için kullanıldı. 1958-1965 yılları arasında Kıbrıs’taki sol görüşlü sendikacı ve gazeteci cinayetlerinden, ÖHD destekli TMT’nin sorumlu olduğuna dair kuvvetli şüpheler vardıysa da bu suikastlar faili meçhul kaldı. TMT’nin kuruluş bildirisinde, “komünizm sadece ulusların değil insanlığın da düşmanıdır” diye yazıyor ve "komünizmin başı görüldüğü yerde ezilmelidir” deniyordu. Gazeteci Fazıl Önder (1958), gazeteci avukatlar Ahmet Muzaffer Gürkan-Ayhan Hikmet (1962) ve sendikacı siyasetçi Derviş Kavazoğlu (1965) cinayetlerinin incelenmesi Kıbrıs tarihi açısından önemli olduğu kadar, Türkiye’deki kontrgerilla yapılanmasının oluşum ve seyrini anlayabilmek açısından da elzem. Türkiye’yi askeri darbelere taşıyan süreçlerin ilk provası Kıbrıs’ta işlenen bu ‘faili meçhul’ cinayetlerle yapıldı. Bugün hala toplum ve siyasetin şiddet yoluyla dizayn edildiği aynı karanlık sarmalın içindeyiz.........
© Birgün
visit website