Adını ne koyalım?
Galatasaray Lisesi’nde 1945-1951 yılları arasında okumuş olan, 89. Dönemin öğrencilerinden, Türk tiyatrosunun büyük çınarı, duayen oyuncu Genco Erkal’ı kaybettik.
Galatasaraylı bir ağabeyim olmasından öte, Cumhuriyet’in en önemli sanatçılarından biri olarak dostluğunu kazanmam benim için aynı bir onur olmuştu…
Her şeyden önce iyi insandı. Nezaketiyle örnek olan, çalışkanlığıyla övgü alan sanatıyla insanları hayran bırakan eşsiz bir yaratıcıydı…
Genco Erkal, tek başına “Tiyatroydu” …
Toplumun gelişmesi, çağdaşlaşması, güzeli, doğruyu öğrenmesi ve geleceğinin aydınlık olması adına düşünce ve ifade özgürlüğünden taviz vermedi…
Ülkemizde demokrasi, hak ve özgürlükler için mücadele etti...
Laik düzeni savundu…
Şunu çok iyi biliyordu ki, o, bu halkın “avangardı”, ileriye gitmesi için sorumlu ve görevli bir önderiydi!
Bu anlayışla sanatını yaptı. Halkın sanatçısı olarak yol yürüdü…
Yarattı, üretti, oynadı ve konuştu…
Nâzım Hikmeti gençlere sevdirdi…
Paylaşmayı ve adil olmayı Türkiye’ye kabul ettirdi…
O, kocaman bir yürekti…
O, unutulmayacak bir sanatçıydı…
O, sanattı!
Kalbimize gömdük, her zaman onun sesi ve sözüyle yaşamaya devam edeceğiz…
Teknoloji çok ilerledi...
Aslında biz, dünya insanlarının çoğu, bugünden 30 yıl sonrasında uygulanacak teknolojik ve düşünsel gelişimin ne olacağını bilmiyoruz…
Ama hem ekonomik hem de bilimsel gelişkinliğe ulaşmış ülkeler, bugünden, 30 yıl sonrası yaşam biçimini yaratmakla meşguller. Hatta yaratmışlar bile…
Farkında değiliz!
Zaten fark etmemizi de istemiyorlar!
Çünkü üzerinde çalışarak yarattıkları yeni bulguların, ticari hale gelmesi çalışmaları muhtemelen henüz bitirilmemiş olmalı… Ne demek istediğimi bir örnekle genişleteyim.
Rahmetli büyük Dayım Av. Orhan Mutlu, yaklaşık 45 sene önce Almanya’dan........
© Birgün
visit website