menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’yi bekleyen sağlık yükü

28 1
17.08.2025

Türkiye 85 milyon nüfusuyla kişi başına en az hekim düşen, ikinci basamak sağlık hizmetlerini* yok etmiş, birinci basamağı reçete hekimliğine ve beş dakikalık muayenelere mecbur bırakan bir ülke. Dünyadaki duruma gelince, dünya bir yandan hızla yaşlanıyor bir yandan da üreme hızı azaldığı için küçülüyor. 2020 yılında, dünyada 60 yaş üzeri nüfus, 5 yaş altı nüfusu geçmişti, 2030 yılında ise her altı kişiden birinin 60 yaş üzeri olacağı öngörülüyor.

Türkiye’de de nüfusun ’i 65 yaş ve üzerinde, dahası bu nüfus hızlanarak artacak.

Yaşlanmak biyolojik olarak, zaman içinde moleküler ve hücre düzeyinde hasarların birikimiyle başlıyor. DSÖ, zamanla ilişkili olan yaşlanmayı, altmış beş yaş ve üzeri olarak kabul ediyor.

Aslında son yüzyıldaki tüm kazanımlarla 25-30 yıl kadar uzattığımız ve “uzatılmış ömür” ya da “longevity” dediğimiz sürecin uzamış bölümü yaşlılık dediğimiz dönemi kapsıyor.

Yaşlanmak, zihinsel, sinirsel, psikolojik sorunların, infeksiyonlara, infeksiyonların hasarlarına yatkınlığın arttığı bir dönem. Ve bu sağlık sistemlerindeki zayıflıkları sermayesine katan “anti-aging” sektörünün durdurabileceği bir şey hiç değil. Bireysel, sistemsel, sosyal ve psikolojik hazırlık gerektiren, doğru, sistemli yaklaşılması gereken bir yaşam evresi bu.

Her insanın uzun ve sağlıklı bir ömür yaşamaya hakkı var.

Yıllarca çalışarak, yüklü vergiler ödenilen bir sistemden de, yaşlılık evresindeki kişilerin sağlıklı kalabilmelerini destekleyecek mikro ve makro çevre düzenlemeleri ve emekliliğe geçiş olanaklarını sağlaması beklenilmektedir elbette. Çünkü sağlıklı bir yaşlanmanın ancak %’i genetik, yani insanın doğuştan attığı iyi zarlarla ilişkili olup kalan u’i ise fiziksel, sosyal çevre etkileşimleri, cinsiyet, ekonomik ve entelektüel kapasite ile ilişkilidir.

İnfeksiyonlara yatkınlığın önemli bir sorun olduğu bu dönemde, aşılanma ve infeksiyon yönetiminin önemini anlatırken sıkça başvurduğum verilerle, bizim yüzde yetmiş beşimize, benim de haklı kaygılarıma denk gelen, yaşamaya çabaladığımız ülke koşullarını gözden geçirelim birlikte.

TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu) 2024 Mart ayında yayımladığı “Türkiye Yaşlı Profili Araştırması, 2023” başlıklı rapor, ülkede yaşamayı, yaşlanmayı başarabilen insanların yaşamlarının nasıl olacağını açık seçik ortaya koyuyor. Seçilmiş olan sağlık yönetim biçimi özetlenecek olursa; ilaç ve teknolojide dışa, sağlık bakımı verilen binalardan dolayı müteahhitlere bağımlı, kışkırtılmış sağlık talebine dayalı ve ağırlıklı tedavi edici bir sağlık hizmeti. Sağlık hizmetinde nitelik ve nicelik arasındaki uçurum, hekim yetiştiren tıp fakültelerinin içinin giderek boşalması, koruyucu sağlık hizmetlerinden tümüyle vazgeçilmesi, birinci basamağın üzerindeki basınç da durumun vahametini artırıyor.

Ve........

© Birgün