Anılara değil geleceğe sarılalım
Ankara’dan İstanbul’a taşındığımızda 70’li yılların başlarıydı. Ankara Cumhuriyet Lisesi’nden İstanbul Bakırköy Lisesi’ne kaydımı yaptırmıştım. O zamanlar liselerde “sorumluluk” diye bir uygulama vardı. Sınıfta kaldığınız zaman bütün dersleri değil sadece başarısız olduğunuz dersleri tekrar ediyordunuz.
Ama bunun da şöyle bir handikapı vardı. Diyelim Matematik’ten kaldınız ve Matematik 1. ders, başka takıldığınız bir ders de mesela Tarih dersi 4. ders. Arada nereden baksanız üç saat civarında bir boşluk oluyordu.
Okullarda da şimdiki gibi kantinler de yok. Yani masalı sandalyeli. Onun için okulun dışında bir yerlerde vakit geçirmek gerekiyordu. Ben “Hayat Çay Bahçesi”ni bu zorunluluk sayesinde buldum. Cem Karaca’nın evine paralel bir sokakta sahile dik bir merdivenle inilen deniz kenarında bir yerdi “Hayat Çay Bahçesi”
İsmiyle müsemma bir yer olduğunu yıllar içinde anlayacaktım. Neredeyse bütün lise yıllarım ve üniversitenin ilk yılları da hep bu mekânda geçti. Yazın bahçesinde, kışın kapalı bölümünde. Sahibi Nazmi ağabey Karadenizli ve gençleri çok seven biriydi.
O yıllarda kahvehane ve çay bahçelerinde bira satışı da olduğundan,........
© Birgün
visit website