Retorik bilinçsizlik
Bilince getirilmesi yasak, konuşulamaz ve tarif edilemez alanları sözcüklerle keşfetmeye eğilimli oldukları için bence şairlerin yeri her zaman ayrıdır. Kişi şair olup hiç şiir yazmadan resme, sinemaya ya da başka bir yaratıcı alana da yönelmiş olabilir. Şairliği bir varoluş hali olarak düşünmek gerek. Düşüncenin ifade edilmesinin engellerle dolu olduğu bu dönemde, şiir de muhtemelen en zor dönemlerinden birini yaşıyor. Ama şiir yenilmez, bir yerden çatlağını bulur. Temel yasalardan biridir, bastırılan her zaman geri döner.
Aslında amacım şiirden bahsetmek değil. İfade özgürlüğünün aşırı baskı altına alındığı dönemin bir özelliği olarak konuşulamaz ve tarif edilemez alanlar öyle bir genişledi ki, gerçekliği daha da kırılgan bir hale getiren ‚retorik bilinçsizlik‘ aldı başını gitti. Bu retorik bilinçsizlikle ilgili Michael Lane Bruner ‚Rhetorical Unconsciousness and Political Psychoanalysis‘ adlı kitabında uzun uzadıya bahsediyor. Sokak hayvanları yasası etrafında yaratılan retorik mücadeleye bakınca, gerçekliğin o kırılgan yapısını belki Bruner‘in bakış açısıyla sorgulamak gerekiyor. Nasıl olur da, sokak hayvanlarının hayatıyla ilgili böyle bir yasa Meclis‘ten geçebildi? „Retorik bilinçsizlik inanılmaz derecede ileri gittiğinde, patolojik semptomların sonsuz bir şekilde ortaya çıkmasını beklemeliyiz“ diyor Bruner.
Bruner, Friedrich Schelling‘i anarak „kendisini kendisinden........
© Birgün
visit website