Acının acısı
Uzun ve bıktırıcı bir geçiş dönem. Açık bilinen bir şey, hayata düşman olanların zamanı geçecek elbet bir gün. Ama o zamana kadar sürekli bir acı içinde kıvranacak dünya. İşin kötüsü, yaşanılan acıların üzerine dijitalleşme sayesinde de üzerimize bol bol acı boca ediliyor, takatsiz bırakmak, acıya karşı kayıtsızlaştırmak ister gibi. Bir yandan dijitalleşme ve bilimsel ilerlemenin getirdiği kolaylıklar, boş özgürlükler, sürekli bir zevk ve tatmin arayışı içine soktu insanlığı, başkasının acısına mesafe katarak. Bu zevk ve tatmin arayışı, Byung-Chul Han'ın 'Palyatif Toplum' kitabında yazdığı gibi 'algofobi', yani acı korkusuna neden oldu. Bağımlılıklar bu yüzden daha da arttı, neredeyse sürekli bir anestezi altında kalmak isteyecek bir insanlık yarattı uygarlık.
Birinci Dünya Savaşı'na katılmış romancı ve felsefeci Ernest Jünger, savaş sonrası yazdığı 'On Pain' adlı kitabıyla, hem İkinci Dünya Savaşı'nın neden olacağı vahşeti, hem de günümüz insanının acıyla ilişkisinin nasıl değişeceğini öngörmüştü. Bugün acıya dair kim ne yazarsa yazsın, Jünger'in bu eserine bakmak zorunda kalıyor. Jünger, acıyı anlatırken onun nasıl yansıtıldığına dair tespitleri, bugün sosyal medyada her an karşımıza çıkan korkunç acılara dair görüntüleri anlamak için de bir ipucu sunuyor. Örneğin acıyla sürekli karşılaşan........
© Birgün
