menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sürecin kaderi getirisine bağlı

26 13
19.03.2025

Ortadoğu bir kez daha ABD emperyalizminin planları doğrultusunda şekillendirilmek isteniyor. Suriye’de oluşturulmaya çalışılan yeni denge ile Türkiye’deki açılım süreci, bunun parçaları ve yansımaları olarak tanımlanabilir.

Türkiye’de sosyalistler başta olmak üzere demokrat kamuoyu yıllardır, Kürt sorununun yalnızca bir arada yaşam perspektifiyle çözülebileceğini söylüyor ve silahların susması, şiddetin son bulması için çağrılar yapıyordu. Çünkü gençlerin kanı akıp halklar acıyla öfkelendikçe, barışı konuşmak da imkânsızdır. Barış sakinlik ve sükunet ister.

Barış yalnızca ülkeyi bütünüyle kuşatan bir demokrasi ortamında gelişebilir. İçinde demokrasi ve özgürlük olmayan barış, gerçek anlamda bir barış olamaz. Böyle bir barış yalnızca, çatışan taraflar arasındaki politik/stratejik bir anlaşmadan ibaret kalır. Bu tür anlaşmaların silahların susması bakımından olumlu görülecek tarafları olsa da ona içkin olan siyasi yükler, meseleye daha geniş bir yerden bakmayı gerektirir.

Bugün Türkiye de buna benzer bir durum içinde... Ortadoğu’da Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı Harekatı’nın ardından yaşanan gelişmeler ve son olarak 8 Aralık 2024’te Suriye’de Esad’ın düşürülmesi, bizzat bu olayların başrolünde olan ABD ile İsrail’in ortaklığında yeni bir bölgesel denklemle taçlandırılmak isteniyor. Suriye’nin kıyı kentlerinde Alevi katliamının gerçekleştiği günlerde imzalanan HTŞ-SDG anlaşması da bunun halkalarından biriydi.

Kurulmaya çalışılan denklemin önemli durağı İran’ı teslim almak ve en nihayetinde Filistin davasını sona erdirmek. Bunu bir nevi 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzene referansla “Amerikan Barışı” (Pax Americana) olarak adlandırmak mümkün. “Barış” dendiğine bakılmasın, bölgeyi etnik ve mezhepsel fay hatları üzerinde bir kıvılcımla patlayacak duruma getirmenin taşları döşeniyor.........

© Birgün