Boykot neden korkutuyor?
Toplumsal uyanış, boykotla farklı bir düzleme girdi. CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu ve çok sayıda çalışma arkadaşının gözaltına alındığı 19 Mart operasyonu, iktidarın güç sınamasıydı. Halkın operasyonundan sonra yükselen tepkisi ise bu güç sınamasına yönelik bir “karşı cevap” olma niteliği taşıyor. Siyasi arenada sınırlar yeniden çiziliyor.
İktidar, sürecin başından bu yana İmamoğlu’na yönelik suçlamaların “CHP içi bir kavga” olarak algılanması için yoğun çaba sarf etti. Bunun ülkedeki siyasi rekabetle ilgisinin olmadığı, yargının bağımsız hareket ettiği, Erdoğan’ın hiçbir şekilde gidişata karışmadığı iddia edildi. Ancak bu propaganda toplumun çoğunluğunu ikna edecek düzeyde başarılı olamadı. Halk bunu ülke demokrasisine yönelik bir tehdit olarak algıladı. İktidar, algı aşamasını iyi yönetebileceğini sandı fakat yanıldı.
İktidarın başka bir yanılgısı da toplumsal itirazın potansiyelini doğru tahmin edememek oldu. Çok muhtemel ki 19 Mart operasyonuna kurumsal muhalefetle sınırlı bir itirazın gelişeceği, bu çerçevede birtakım gösterilerin olacağı öngörülüyor ancak ülkenin dört bir yanında kitlesel bir karşı koyuşun, hele hele de “apolitik” oldukları sanılan üniversite öğrencilerinin ayaklanacağı düşünülmüyordu. Eylemler başladıktan ve günler içinde büyüdükten sonra da düzenin sahipleri fazla tedirgin görünmüyordu. Her şey yarın, öbür gün bitecek, sistem ise olduğu yerde durmaya devam edecekti.
Ne var ki direniş, tepedekilerin beklediğinin aksine politik olanla ekonomik olanı harmanlayan bir karakter kazandı. Haliyle tesir ve dönüştürücülük kapasitesi de arttı. Dün ülke genelinde uygulanan geniş çaplı boykot bunun uzantısıydı. Sosyal medyadaki çağrılar yüksek etkileşim aldı ve birçok ünlü isim de boykot çağrısına ortak oldu. Yurttaşlar, şirketlere etik kodlarını değiştirmeleri konusunda uyarı vermek amacıyla tüketimden gelen meşru güçlerini kullandı.........
© Birgün
