Eski-yeni memur ayrımcılığı aylıkları düşürüyor: Emeklilikte memuriyete takılanlar!
Türkiye’de emeklilik sisteminin adaletsizlikleri ve ayrımcılıkları bitmek bilmiyor. Sözde reform adı altında 1999’da 4447 sayılı Kanun ve 2006/2008 yıllarında 5510 sayılı Kanun ile yapılan sosyal güvenlik karşı devrimlerinin ağır ve inanılmaz sonuçları birer birer gün yüzüne çıkıyor. Adeta birer oya gibi işlenmiş bu adaletsizlikler zamanla daha net ortaya çıkıyor. Sosyal güvenliği “büyük bir karadelik” olarak gören neoliberal bir yaklaşımla hazırlanan bu sözde reformlar ile sosyal güvenlik sistemi adeta bir şirket gibi tasarlandı.
25 yıldır uygulanan bu sözde reformlar sonucunda sosyal güvenlikte sorunlar azalmak bir yana daha da arttı. Özellikle emeklilik sistemi tam bir facia haline geldi. Emekli aylıkları dibe vurdu, emekliler dipte eşitlenmeye başladı. Tek çatı, norm ve standart birliği iddiasıyla başlayan reformların sonucunda 25 yıl sonra sistem, adeta bir yamalı bohçaya döndü. Türkiye sosyal güvenlik mevzuatı standart hâle gelmek bir yana inanılmaz eşitlikler, adaletsizlikler ve yamalar nedeniyle anlaşılmaz hâle geldi. Mevzuat vatandaşın asla anlamayacağı, uzmanların bile içinden zor çıktığı bir karmaşaya dönüştü.
Yurttaşın mevzuata baktığında haklarını anlaması, izlemesi ve geleceği öngörmesi adeta imkânsızdır. Mevzuat içinde çeşitli labirentler, tuzaklar ve görünmez engeller söz konusudur. Dolayısıyla en yaşamsal konulardan biri olan sosyal güvenlikte vatandaşın kendi durumunu anlamaması ve öngörememesi söz konusudur. Kısaca sistem, hem hakların özü hem de usul açısından tam bir faciadır.
Sosyal güvenlikteki emeklikte yaşa takılanlar (EYT), emeklilikte adalet-kademeli emeklilik, seyyanen zamdan yararlanmama, intibak gibi sayısız eşitsizlik ve adaletsizliklerden biri de emeklilikte memuriyete takılanlar veya 2008’e takılanlardır. Bu yazıda eski-yeni memur ayrımcılığını anlatmaya çalışacağım. Konunun teknik labirentlerinde kaybolmadan mümkün olduğu kadar anlaşılır olmaya çalışacağım.
Anayasaya göre (Madde 128) devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür. Görüldüğü gibi Anayasa’da eski memur ve yeni memur ayrımı yoktur. Bu zaten 10. maddedeki “kanun önünde eşitlik” ilkesine aykırı olurdu. Yine 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun kamu hizmeti istihdam şekillerini belirleyen 4. maddesinde de eski-yeni memur ayrımı söz konusu değildir.
Türkiye’de Haziran 2024 itibarıyla (kamu işçileri hariç) 4 milyona yakın memur ve diğer kamu görevlisi bulunuyor. Kamu hizmeti bu memurlar eliyle yürütülüyor. Bu memurlar kamu hizmetini ifa ederken işe giriş tarihlerine göre farklı işler yapmıyor, unvan ve kadrolarının gerektirdiği işleri yapıyorlar. Ne zaman işe girdiklerinden bağımsız olarak benzer sorumluluklara sahipler. Ancak konu sosyal güvenlik ve emeklilik olunca 5510 sayılı Kanun eski ve yeni memurlar arasında devasa bir ayrımcılık yapıyor. 5510 sayılı kanuna göre Ekim 2008 sonrasında ilk defa memur olarak (4/1-c) sigortalı olanlar “yeni memur”, Ekim 2008 öncesi memur olarak sigortalı olanlar “eski memur” olarak kabul ediliyor. Kanun elbette bu ifadeleri kullanmıyor ama “Ekim 2008” ayrımı buna yol açıyor.
Ekim 2008 sonrası ilk kez memuriyete girenler veya 2008 öncesi SSK veya Bağ-Kur gibi farklı sosyal sigorta kurumları kapsamında çalışıp Ekim 2008 sonrasında ilk kez memuriyete girenler yaşlılık aylığı açısından büyük hak kaybına uğrayacaklar. 2008 sonrası memurların emekli........
© Birgün
visit website