Kayseri
Instagram’da bir videoda Kayseri’den İstanbul’a göç etmiş ve çok para kazanmış biri Kayseri’deki esnaf arkadaşıyla konuşuyor. Video boyunca sadece bu “Kayserili esnaf”ı görüyoruz. İstanbul’dan gelen arkadaşı Maserati aldığını söyleyince öyle başarılı bir kıskanma tepkisi veriyor ki karşınızda Robert De Niro var sanıyorsunuz. Delikanlıya mesaj atıp “Sizde bu yetenek varken, iki yıla kalmaz bir Maserati alırsınız” demek istedim ama videoyu bir daha bulamadım.
1985-87 arasında iki yıl Kayseri’de okudum. Gerçi zamanımızın çoğu, şehrin yirmi kilometre kadar uzağında ücra bir yerleşkede geçiyordu ama hafta sonları üç saatlik “çarşı izni”miz olurdu. Hafta içi biriktirdiğimiz paralarımızı üç saatte tüketirdik. Bu üç saat bizim için o kadar değerliydi ki, Kayseri şehir merkezi bugün bile zihnimde bir özgürlük ve mutluluk alanı gibi yaşıyor.
Instagram’da kaydırarak izlediğimiz videolara “hikaye” deniyor. Bu “hikaye” icad edilmeden önce “Hikayeye olan ilginin azalması” konulu paneller yapılırdı. Sözcüğün kullanımı Instagram’ın markalaştırmasıyla birlikte birden arttı ama bu benim gibi hikaye yazarlarının hayal ettiği bir şey değildi sanırım.
∗∗∗
Bugün herkes kısa videolarla hikayeler anlatıyor. Artık herkes hikaye yazarı, herkes kameraman, herkes kurgucu, herkes oyuncu. Her gün saatlerce “hikaye” izliyor, beğendiklerimizi arkadaşlarımıza gönderiyoruz. İşi gücü bıraktık, hepimiz hikaye avcısı olduk.
Kayserili esnafın hikaye videosunu izleyince belleğimdeki dosyalarda bekleyen Kayseri hikayelerini anımsamaya çalıştım.
Anam, ablalarım, hatta başlangıçta bütün sülalem Bursa garaja gelir ve beni uğurlardı. Bursa ve Kayseri insanlarının farkına ilk kez bu otobüs yolculuklarında tanık olmuştum. Kırmızı uzun Marlboro’dan bir paket almışım, sanki yılların tiryakisiymiş gibi annem........
© Birgün
