menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sıradanlığın içindeki sessizlik: Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri

12 6
20.02.2025

Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, yönetmen ve senaristliğini Murat Fıratoğlu’nun yaptığı 2024 çıkışlı bir film. Domates tarlasında çalışan mevsimlik işçi Eyüp, yevmiyesini alamadığı için amiri Hemme ile tartışır. Tartışma tırmanarak hakarete, kavgaya dönüşür. Eyüp, öfkeden Hemme’yi öldürmek için harekete geçer. Siverek’te sıradan bir günün monotonluğu içinde, absürt engellere takılan öldürme hikâyesi, sade bir dille anlatılır.

Filmde kullanılan mekânların sıradan hayatın sıkışmışlığı ve dinginliğiyle nasıl ilişkilendirildiği oldukça sade bir dille anlatılıyor. Görsellik üzerinden yaratılan gerçekçilik, izleyiciyi taşrada bir hikâyenin içine çekmeye çalışır. Ancak bu gerçekçiliği desteklemesi beklenen özel durumlar görmezden gelinmiş. Filmde yaratılan atmosferin tam anlamıyla oturmadığını hissettiren dillerin eksikliği gibi. Tercih edilen mekân, filmin evrenini şekillendirmekte ne kadar büyük rol oynuyorsa, mekânda yaşayan dillerin anlatıya dahil edilmeyişi de atmosferin tam olarak oturmamasında bir o kadar büyük rol oynuyor. Bu makale, bu eksiklik üzerinden filmin anlatısının evrensellik iddiasını sorgulamayı amaçlıyor.

Pierre Bourdieu'nün kültürel sermaye teorisi, yerel kültürlerin evrensel anlatılar içinde yok olma riskini şöyle ifade eder: "Bir kültür, kendi sesini duyuramadığında evrensel olmaktan çok, görünmez hale gelir." Filmin bu bağlamda yerel kültür ve mekânda yaşayan dillerden uzaklaşarak doğallığını kaybettiği savunulabilir. Bourdieu’nün kültürel sermaye teorisine baktığımızda filmin mekânda yaşayan dilleri ve kültürleri kendi içinde eriterek görünmez hale getirmesi, evrensellik iddiasını desteklemiyor. Bölgenin kendine has kültürü, filmin görsel anlatımında belirgin şekilde hissedilir. Ancak diyaloglarda Kürtçe, Zazaca gibi mekânda kullanılan dillerin yer almaması, filmin sadeliğine aykırı duruyor.

Mekânın parçası olan dillerin kullanılmaması aynı zamanda onların kimliğini görünmez hale getiriyor. Mekân, karakterlerin içinde bulunduğu atmosferin sahiciliği için ne kadar gerekliyse, karakterlerin kendi aralarında derin ve sahici bir bağ kurması için de dil o kadar gereklidir. Çünkü dil, bir kültürün ruhudur.

Benzer şekilde evrensellik iddiası taşıyan ve dil, kültür gibi detayları gözden kaçırmayan usta yönetmenlerin eserlerine de bakmakta fayda var. Örneğin; Alfonso Cuarón, Roma (2018) filminde Meksika'nın yerel dili olan Mixtekceyi kullanarak karakterler arasındaki güç dinamiklerini ve sınıfsal farklılıkları derinleştirir. Filme yerel dilin dahil edilmesi, hikâyeye doğal bir dokunuş ve duygusal yoğunluk kazandırır. Roma filminde Cleo'nun Mixtek dilindeki sessiz duaları, karakterin kültürel köklerini ve bireysel mücadelelerini daha derin hissettirir. Bir başka örnek verecek olursak, The Farewell (2019): Lulu Wang'ın yönettiği film, Amerikan ve Çin kültürleri arasındaki çatışmayı işlerken yönetmen yarattığı atmosferi,

Mandarin dilini kullanarak daha sahici hale getirir. Bu iki filmde de açıkça görülüyor ki dil, hikâyenin hem kişisel hem de kültürel boyutlarını zenginleştirir.

Kullanılan mekânların güçlü bir atmosfer sunduğunu inkâr edemeyiz. Yönetmenin kullanılan mekânlarla güçlü ve samimi bir ilişki içinde olduğu yani yerel kültüre aşina olduğu birçok sahnede hissediliyor. Nahif bir anlatım seçerek de yerele olan saygısını da açıkça ifade ediyor. Bu sebeple de film genel izleyiciden onayı alıyor. Ancak filmin ruhunu tamamlayan dillerin eksikliğini iyi sinema izleyicisi mutlaka fark edecektir.

Filmin İstanbul prömiyerinde, seyirciler arasında filmde neden Kürtçe ve Zazaca yok şeklinde rahatsızlığını dile getiren birkaç seyircinin itirazları da maalesef genel izleyicinin alkışları ile bastırılarak görünmez hale getirildi. Burada kültürel bir hegemonya söz konusu. Antonio Gramsci’nin "kültürel hegemonya" kavramı ile bu ve benzeri durumlar için dediği gibi: “Egemen sınıflar, kendi değerlerini ve dünya görüşlerini toplumun genel kabul gören normları haline getirir.’’

Hemme'nin Öldüğü Günlerden........

© Bianet