Kutsal bir jest olarak dans
Ruanda’da 1994 yılında meydana gelen soykırıma tüm dünyadan tepkiler gecikirken Senegal kökenli kadın dansçı ve koreograf Germaine Acogny kolları hızla sıvamış ve tamamı erkeklerden müteşekkil bir ekiple mevzuya eğilen bir eser ortaya çıkarmıştı.
Dans ekibinin sadece erkeklerden oluşması tesadüf değildi. Savaşı çıkartan, savaş alanlarında çarpışan, öldüren, yakıp yıkan ve bilhassa tecavüz eden taraf erkekler olduğundan, dansçılarının ve dansı izleyenlerin kadınlarla özdeşleşebilmesini istiyordu. Oyunda kadınları da canlandıran erkek dansçıların özellikle böyle durumlarda kadın olmanın ne manaya geldiğini hissetmelerini bekliyor, hassasiyetlerini artırmalarını ümit ediyordu.
Butoh dansıyla yakından ilgilendiği dönemde Kota Yamasaki’yle ürettiği Fagaala adlı mevzubahis dans eseri Acogny’nin koreografi dehasını teyit ettiği gibi siyasi duruşunun da ne kadar sağlam olduğunu bir kez daha ispat etmişti. Ne de olsa Germaine için dans, barışçıl bir silah, yapıcı bir mücadele şekliydi; öyle olmayı sürdürdüğü de kesin.
Germaine Acogny – Dansın özü (Germaine Acogny – The essence of dance) adlı belgesel bizi Afrika’nın dans çınarıyla yakından tanıştırıyor. Yönetmen ve senaryo yazarı hanelerinde adını gördüğümüz kadın sinemacı Greta-Marie Becker 2025 Almanya, Fransa, Senegal ortak yapımı 89 dakikalık belgeselinde seyirciyi geleneksel ve modern dans sentezi hususunda bilgilendirdiği gibi kolonyalizm hakkında da düşünmeye sevkediyor. Haziran ayındaki Münih Uluslararası Film Festivali’nde dünya prömiyeri gerçekleştirilmiş olan ilham verici belgesel Temmuz ayında da Fransa’da genel gösterime girmişti.
Dansın kutsal bir jest olduğunu ifade ediyor tecrübeli sanatçı Acogny. Her ne kadar temel dans eğitimine Fransa’da bale öğrenerek başlamış olsa da belirli bir seviyeye geldikten sonra memleketinin coğrafyasına ait geleneksel dansları daha yakından incelemek ve şahsi tecrübesine dahil etmek için Senegal’e avdet etmişti.
Büyükannesinin Animist inancından yola çıkarak benliğinin derinlikleriyle temas edecek, Hristiyanlık ve Müslümanlık inançlarının toplamından daha zengin bir altyapıya sahip olduğunu fark edecekti. Çağdaş Batı danslarının mihenk taşlarından Martha Graham ona daima eşilk edecek, Maurice Bejart’ın desteği ona yeni ve olabildiğince geniş ufuklar açacaktı.
Senegal bağımsızlığını kazandıktan sonra memleketin ilk devlet başkanı olan Senghor’un şair yanı Acogny’yi büyüleyecek, sömürgecilik kurbanı olmuş kültürel kadim hazinesine dört elle sarılacaktı. Fikirlerin dekolonizasyonu, bedenlerin dekolonizasyonu, bakış açılarının dekolonizasyonu şarttı.
Yakınlarda hapse girip hızla çıkan, zamanın Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin 2007 senesi resmî davetli olarak Dakar’da yaptığı şanlı konuşma ona bir hakaretler silsilesi gibi gelecekti. Acogny sevimsiz siyasetçinin ırkçılık kokan laflarını o zamanlar yaratıcılığıyla harmanlayıp değerlendirmeyi ihmal etmediği gibi kamera karşısında “Orada olsaydım ortamı derhal terk ederdim!” demekten de geri durmuyor.
Dakar’da şahsen kurduğu ve École des Sables adını verdiği eğitim kurumunda tüm dünyadan öğrencilerle engin tecrübesini aktarırken gördüğümüz usta dansçı ve koreograf Acogny, kendini daima geliştirmek adına ileri yaşına rağmen ders almayı da bırakmış değil. Kumun üzerinde çıplak ayakla dans etme ayrıcalığını sağlayan müstesna okul, yanıbaşında inşa edilmekte olan limanın tehdidiyle karşı karşıya kalsa da, Acogny moralini ve enerjisini daima üst seviyede tutmayı başarıyor.
Taşkın enerjisi perdeden taşan ulu bir çağdaş dans ikonuyla karşı karşıyayız. Muhtelif devlet nişanları almış olsa da onu en çok yeryüzünün enerjisini bedeninde hissettiği anlarda mutlu ve hür görüyoruz. O cinnete karşı, kibre karşı, budalalığa karşı dans ediyor; diş ağrısını, aşk acısını dindirmek için raks ediyor.
Acogny eğitim verdiği dansçılarından benliklerinin derinliklerine inmelerini bekliyor. “Dans ederken bedeninizi değil, ruhunuzu görmek istiyorum!” diyor.
“Nereye doğru gittiğinizi bilmediğiniz zaman, nereden geldiğinize bakın!”
O dansçılarından tekniklerini geliştirmelerini, danstaki kişiliklerini bulmalarını, omurgalarını ve leğen kemiklerini mümkün olduğunca oynak hâle getirmelerini de muhakkak ki bekliyor.
Aslında biraz fazla dingin ve “aklı başında” bir belgesel kotarılmış olsa da çağdaş Batı danslarıyla Batı Afrika coğrafyasının geleneksel danslarından oluşan füzyona kendinizi kaptırarak aniden Dakar’a ışınlanmaya ve Acogny tekniğine kendinizi teslim etmeye gönüllü olabilirsiniz.
Nitekim........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Sabine Sterk
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul
Mark Travers Ph.d