Yapay zekâ ile yapılan belgesel “Gerçek Ötesi” vizyonda
Yapay zekâ tahmin edilemeyecek kadar hızlı şekilde gerçek yaşamın içine eklemleniyor. Hocalar öğrencilerin ödevlerinin kontrolünü sağlayamıyor.
Doktora tezlerinde yapay zekâ cümleleri tespit ediliyor, Yazarlar kendilerinden kopya edilerek yapılan üretimler olacağını söyleyerek açıklamalar yayımlıyor ve daha neler oluyor neler…
Dünyanın en önemli animasyon sanatçısı Hayao Miyazaki 2016’da yapay zekâ destekli bir animasyonu izledikten sonra bu çalışmayı ‘hayatın kendisine bir hakaret’ olarak tanımlamıştı.
"Bunu kim yaratıyorsa acının ne olduğunu bilmiyor. Çok iğreniyorum. Gerçekten ürkütücü şeyler yapmak istiyorsanız, buyurun yapın. Bu teknolojiyi işime asla dahil etmek istemem. Bunun hayatın kendisine bir hakaret olduğunu düşünüyorum."
Miyazaki’nin 2016’daki açıklamasından neredeyse 10 yıl sonra Miyazaki tarzı görseller üreten yeni bir yapay zekâ uygulaması marifetiyle milyonlarca görsel Miyazaki tarzında yeniden üretildi.
Bu kaotik dönüşüm içinde tamamen yapay zekâ unsurları kullanılarak üretilen görüntü ve seslerin varlığıyla uzun metraj bir belgesel de üretilmiş oldu.
Eski bir sinema yazarı olan yapay zekâ sanatçısı Alkan Avcıoğlu 15 aydan fazla süren yapım sürecinde 200 bin saniyeyi aşan, 55 saatten fazla yapay zekâ destekli görüntü üretmiş ve bu görüntülerin üstüne yazdıkları metinle bütünlüklü bir uzun metraj belgesel ortaya çıkmış.
Anadolu Ajansı’na verdiği röportajda Avcuoğlu:
"Filmin senaryosu ise yurt dışında Vikki Bardot ismi ile tanınan ve kendisi de bir yapay zeka sanatçısı olan eşim Gizem Avcıoğlu ile birlikte kaleme alındı. Senaryo Godfrey Reggio, Adam Curtis ve Chris Marker gibi usta isimlerden ilham alıyor. Bunun dışında filmin kurgusu yapay zeka destekli değil, benim tarafımdan yapıldı" demiş.
"Gerçek Ötesi (Post Truth)" tam da biçim denemesine uygun bir içeriğe sahip. Algılarımızın, kararlarımızın bize ait olup olmadığının sorgulandığı, gerçekliğin yeniden inşa edildiği, manipülasyonlarla savrulduğumuz bu dijital evrenin fotoğrafını veren bir yapım.
100 dakikanın üstünde bir süre içinde hem görsel hem de metin olarak bir bombardımana tutan "Gerçek Ötesi", takip etmesi yorucu bir seyirlik olmakla birlikte tahammül edilmesi gereken bir yapım olarak bu ilk deneyimin sinema ortamında izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kadraja giren bütün görüntülerin sanal olarak üretilmiş olmasının farkındalığı içinde insanevladının geçirdiği evreler içinde bir yolculuğa çıkaran belgesel, tarihe 1518 dans salgını olarak geçen Fransa’da yüzlerce insanın haftalarca şuursuzca dans etmesinin görsel sunumundan günümüzdeki klavye başındaki şuursuzluğumuza uzanarak bir bağ kuran, Körfez savaşı sırasında manipülasyon için kurgulanan ve dönemin TV kanallarında en çok gösterilen Körfez Savaşı materyallerinden olan petrole bulanmış bir kuşun çırpınışlarının sahteliğinden günümüzde yapay zekâyla üretilen yeni gerçekliğin sahteliğinin karşılaştırılmasına uzanan bir çizgide zihin açıcı bir üretim Gerçek Ötesi.
Yakın zamanda farklı yaklaşımlarda üretimlerin çoğalacağı bir dünyada bu ilk üretimin adından uzun süre söz edeceğini düşünmek zor değil. İlk gösterimi Türkiye’de yapılsa da bu İngilizce üretimin, anlattığı gerçekliğin mabeti olan Amerika’da yaygın bir gösterimin olması umarım başarılabilir.
2020 yapımı Andrew Rossi’nin yönettiği HBO belgeseli olan "Gerçek Sonrası: Dezenformasyon ve Sahte Haberlerin Maliyeti"’ni hatırlatan "Gerçek Ötesi" bu yeni ve henüz tam da bilinmeyen dünyanın nasıl bir seyirde devam edeceğine dair hem biçim hem de içerik olarak fikir veren öncü bir çalışma.
(RO/EMK)
“Eğitimde ayrıcalık değil, adalet büyütür çocukları.”
Millî Eğitim Bakanlığı tarafından Resmî Gazete’de yayımlanan “Proje Okulları Yönetmeliği”yle birlikte eğitim sistemimizde yeni bir dönemin kapıları aralanmaktadır.
Yapılan düzenlemeyle proje okulları, iki ana başlık altında sınıflandırılmıştır: "Özel program uygulayan okullar" ve "özel proje uygulayan okullar." Bu kapsamda, özel program uygulayan okullarda bölgenin ihtiyaçlarına göre şekillenen, yerel bilgi ve becerileri kazandırmayı hedefleyen özgün programlar hayata geçirilecektir. Özel proje uygulayan okullarda ise öğrenmeye dönük araştırma, problem çözme ve eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik uygulamalar geliştirilecek, öğretmenlerin ve yerel paydaşların aktif katılımıyla sürdürülebilir gelişim hedeflenecektir.
Ayrıca bu okullarda "okul gelişim projeleri" ile yalnızca akademik başarı değil; okul iklimi, etkili öğrenme ortamları, kapsayıcılık, rehberlik hizmetleri, sosyal, kültürel ve sportif etkinlikler yoluyla eğitimin bütünsel anlamda güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Bu yaklaşım, öğrencinin sadece sınav başarısına değil, tüm yönleriyle gelişimine odaklanan bir anlayışı temsil etmektedir.
Ancak, her yönetmelik kadar önemli olan bir diğer mesele, bu düzenlemelerin hangi anlayışla uygulamaya konulacağıdır. Çünkü her okul, bir çocuğun hayata tutunduğu, hayallerini büyüttüğü bir yerdir. Her öğretmen, yalnızca bilgi aktaran değil, aynı zamanda bir yüreğe dokunan, bir hayatı dönüştüren kıvılcımdır.
Yeni eğitim yılına, daha adil, kapsayıcı ve eşitlikçi bir sistem hedefiyle başlamak artık bir tercih değil; ahlaki ve anayasal bir zorunluluktur.
Türkiye’de eğitim sistemi, zamanla çok çeşitli okul türlerine evrilmiştir: Anadolu liseleri, fen liseleri, imam hatipler, meslek liseleri, güzel sanatlar ve spor liseleri, sosyal bilimler liseleri, proje okulları, özel okullar... Bu çeşitlilik, teorik olarak bireysel farklılıkları desteklemeyi amaçlamaktadır. Ne var ki, uygulamada bu yapı,........
© Bianet
