menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

SGK olsak var ya!

12 0
04.10.2025

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) en kıskandığım tüzelkişi. Çünkü hem tek alıcı hem ödeyeceği tutarı kendi belirliyor. Bunu Sağlık Uygulama Tebliği nam bir metinle yapıyor, kısaltması SUT. Ben de merak ettim, internette SUT’u buldum. Bulmaz olaydım. Güncellenmiş SUT diye bir metin var; kırmızı çizik, siyah çizik, mavi çizik devam ediyor. Güncellene güncellene tosuna dönmüş metin, in in bitmiyor.

Ayrıca metin dediysem okuyunca anlarız sanmayın. Ölü dillerden sayılan Latince bizim SUT’ta yaşıyormuş meğer. Düzenleyici işlem dili olarak bir Vatikan’da bir de bizim SGK’de çalışıyor. İşte bu nedenle SUT alimleri var. Sen ben okuyunca anlamıyoruz, onlar anlıyor. Biz de mealini bekliyoruz. Efendim ne buyurmuşlar, hastaneye yatay mı girsek dikey mi diye onlara soruyoruz. Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Olmaz da meselemiz tam o değil.

Düşünsene, bakkala gidiyorsun, sar oradan yarım kilo yağlı peynir diyorsun, kaç para diye sormuyorsun. Sen ne dersen o. Doğu’nun alışveriş geleneğidir; satıcı “Canın sağ olsun, vermesen de olur” der. Ciddiye alır çıkıp gidersen en hafifinden dayak yersin. Ama bu öyle değil, ne verirse o kadar.

Şimdi bu neden böyle? Efendim kanunu, yönetmeliği, tebliği, tüzüğü yüzüğü falan var elbette. Ama bir tüzelkişinin tek satın alıcı olarak aldığı hizmetin fiyatını belirleyebilmesi çok fiyakalı değil mi? Latince anlamıyorum diye kahredip üzülürken birden aklıma fevkalade parlak bir fikir geldi. Şimdi bir tek tüzelkişinin böyle bir gücü oluyorsa halk kütlekişisinin etkisi ne olur? Hemen bir içler dışlar çarpımı yapıyoruz, sonuç çok etkili çıkıyor. Efendim? Kütlekişi ne mi? Biziz la’ bildiğin halk. Tüzelkişinin var olduğuna inanıp kanlı canlı kütlekişiye mi inanmadınız yani, rica ederim.

Neyse efendim biz isimli kütlekişisi, aklınıza gelen her şeyin tek alıcısıyız. Birleşip bundan kelli ekmek 3 lira, simit 5 lira, çay 7 lira desek, ne olur? Bence çok güzel olur. Olmaz o öyle, diye başlamayın efendim hemen. Hele düşün, de ki öyle.

Dünyanın beşten büyük olduğuna ve bununla birlikte dünyayı beş ailenin yönettiğine inananlar varsa, dilaltı haplarını hazırlayın. Büyük sırrı açıklıyorum. Şimdi bu Latince SUT işin görünen tarafıymış. Asıl, SUT alimlerinin de üstünde sağlık hizmetlerinin fiyatlarını belirleme komitesi varmış. Bunların kim olduğu gizli bilgi, halka açıklanmıyor. Toplantıları, kimin geldiği, kimin gelmediği, kimin ne dediği hep gizli; mühürleyip kaldırıyorlarmış. Öyle bir ekip ki tepeden tırnağa güç, külliyen gizem. Daha genç olsam günün birinde o ekipte olmayı isterdim mesela. Bakan neymiş, yardımcısı neymiş! O komitede olacaksın var ya! Komiteye alınmasak da şöyle kapıdan izlemek mümkün olsa keşke diyeceğim, ama o zaman da işin büyüsü kaçar.

Düşünsene, bir masada oturacaksın, kalemi alacaksın eline, bademcik ameliyatı 3, fıtık ameliyatı 5, hasta hastaneye yatay girdiyse 2, dikey girdiyse 1 ödene, diye yazacaksın. Komite kararı derhal SUT alimlerinin ekranlarına düşecek tabii, onlar hemen bunu Latinceye çevirip ilgili yerlere işleyecekler. O metin ulağın eline verilecek, tükürük kurumadan bir koşu Resmî Gazete matbaasına yetiş, denilecek. Ulak ata binecek, varacak matbaanın kapısına, parola: REGA, şifre: SUT, kapı açılacak. Hızlı adımlarla gidecek mürettibin masasına, aman ustam bu acil, bu çok acil her şeyi bırak bunu diz, diyecek…

Bizim kütlekişinin hiç böyle dertleri de olmaz, üç dediysek üç kardeşim. Eve 1 teklik, bahçelisine 3, der geçeriz. Eğitime sağlığa para mı verilirmiş, onu geçeceksin bir kalem. Gerisi uygun fiyata olur tabii, neden olmasın? (ÖE/TY)

Çok değerli hâlâ okuyan insanlar, dostlarım, tanıdıklarım ve stalkerlar tekrardan hoş buldum. Neyi veya kimi seçsem elimden alındığı, hangi kararı versem bir şekilde yanlış yola saptığım, düşüncelerimin dahi hatalı olduğu bu güzide ülkemde artık hayatıma kayyım or kayyum atanmasını talep ediyorum.

Her gün gözümü açıp güzel bir şey olmasını temenni ederek güne başlamaya çalışıyorum. Bu güzel temenniler uyandığım ilk 3 dakikadan sonra kendini lanet okumalara bırakıyor. İlk 3 dakika elime telefon almadığımı; ama aldığım dakika hâlâ aynı gerçeklikte olduğumu öngörmüşsünüzdür diye varsayıyorum. Artık kutsalımız haline gelen sosyal medyalar ve onun içindeki baş döndürücü içerikler, benim akışımda hep politik noktalara evrildi. Nasıl başa çıkacağımı bir türlü çözemediğim bu bilgi ve stres dolu içeriklerin yanında en büyük hobim ne tezattır ki haber okumak. Her şeyi bilmek arzumla birleşen mesleğim nedeniyle haber okumaktan o kadar keyif alıyorum ki, hayatımın şimdilik hiçbir noktasına değinmeyen Kenya’da yaşanmış bir olayı bile müthiş bir merakla takip ediyorum. Aynı merak üç yanı denizlerle, dört yanı dertlerle çevrili ülkem için git gide azalmaya başladı.

Ülkemde bir şeyi merak edebilmem için çıta o kadar yükseldi ki öyle her konu ilgimi çekemiyor. Mesela sırf 8 bin TL para kazanmak için bebekleri öldürmeyi göze alan bir çete olduğunu öğrendiğim günden bu yana enflasyon 3 çıkmış, 5 inmiş inanılmaz umurumda olamıyor. Ya da sahte diploma basıp bu diplomaların en mevkilisini 50-60 bin TL’ye sattıklarını, hatta depremde ölen insanların diplomasına el koyduklarını öğrendiğimden bu yana nerede yolsuzluk yapılmış, Diyanet’e kaç milyon-milyar bütçe ayrılmış öyle büyük meraklarla okuduğum haber başlıkları olmuyor. En büyük meraklarımdan birisi olan malum şahsın başına bir şey gelme haberleri bile artık ilgimi çekmiyor. Oysaki daha tam olarak........

© Bianet