menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eksik kaldırım

13 0
20.09.2025

“… adamım, bu küçük işlere ben bakarım…”

Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahur Beste’de her gün evine ekmek götürme derdindeki "küçük" insanların zihninde dolanmaya başlamazsa devrimlerin olanaklı olmadığını söyler.

Evine ekmek götürme derdindekilerin kaçta kaçı toplu taşıma kullanmaya devam ediyor, kaçı yürüyerek işine gidebiliyor, bilmiyorum. Gerekirse TÜİK bakar...

Kıdemli bir yayayım, Ankara’nın Çankaya ilçesinde (ki bu ilçeyse kimileri nasıl il oluyor, o ayrı mesele) ikamet ediyorum. Derdim zorum kaldırımlarla, kaldırımlar eksik! Şaka yapmıyorum, gerçekten eksik.

Sokak boyu kaldırım yok mesela Sokak devam ediyor, kaldırım bir anda bitiyor. Bu bir anda bitiveren kaldırımların bir kısmında engelliler için olduğu iddia edilen rampalar var. O rampanın eğimiyle çocukları doğa sporları eğitimine hazırlayabilirsiniz, bence bir düşünün.

Üstelik çıktığın kaldırımdan inemiyorsun, çünkü diğer uçta rampa yok. Serbest düşüş lazım ki bu da adrenalin tutkunların için şehirde ulaşılabilir bir heyecan kaynağı sayılabilir. Kimi kaldırımlar homo motorizus azimle üstüne çıkıp park edemesin diye dubalandırılmış.

Dubalar arası slalom, bir yayanın kıvraklığının, mesafe hız ayarını iyi yapıp yapamadığının en önemli göstergesidir. İki duba arasındaki ince hatta biri hafif yavaşlarken diğeri biraz hızlanır ve plastik dubayı ezerek kaldırıma çıkmış arabaya da hiç zarar vermeden akışa devam edebilirsin.

Bunu beceremezsen veya geçiş üstünlüğünde anlaşamazsan birleşip arabayı kaldırımdan atmak yerine yayalar arası kavgaya tutuşursun. Bunlar iki ayağının üzerinde yaşayanlar için önemli günlük meşgalelerdir. Bilenler, bilir...

Yine görme engelliler için kaldırımların ortalarına uzun yıllar önce çakılmış sarı plastikler var. Bunların bir kısmı aşınmaktan işini de yapamaz durumda. Ama dahası zamanında bulvarın kaldırımının bir başında durup aha ayağımı koyduğum yer bunun ortasıdır, bir baştan bir başa bu sarılar döşene diyenler her kimse o da yolu yürümeye üşenmiş olsa gerek bizim tırtıklı sarı ağaçla hemhal olmuş.

Etrafından da dolaşmamış, ağaçla hemzemin olan sarı da ne yapsın, utanarak yattığı yerden bakıyor. Şehrin bu canlı, doğal ortamında kimi kaldırım taşlarında bir canlılık sezmeye başladım yakınlarda. Kızılay Meydanında kimi taşlar kafalarını hafif kaldırıp etrafı dikizliyor.

Üstten güneşi alttan taşın kustuğu sıcağı yerken ucuzundan bir top dondurma yiyeni görünce iyice delirip pusu atıyorlar. Taşın kafasına takılan yaya, zıplarken dondurması düşmesin diye salınımına ayar vermeye çabalıyor. Bu taş da hain hain gülüyor. Kışın da aynı...

Altına suları toplayıp toplayıp gelene geçene su püskürtüyor edepsiz. Yerçekimini biz yayalar bulduk da onu oraya biz çaktık sanki! Yetkililer de bu taşların hayınlığının fark etmiş olacak ki taşları söküp önce güzelce betonlayıp üstünü ziftleyip zifte taş deseni yapıyorlar.

Tek tipe karşı olunduğundan olsa gerek bu ziftlilerin kimi kırmızı kimi siyah kimi mavi, ama hepsinin üstünde sarı gülücük işareti var. Bence idare taşın hayınlığını yendiğinden zafer gülüşü bırakıyor kaldırımlara. Öyle olsa gerek. Yoksa insan eksik kaldırıma niye gülücük koyar?

Hasılı memleketin bir kaldırım sorunu vardır; bu küçük işlere kafa yoran ebrulileri kaldırım taşı gibi içine atmamaya, sohbete katılmaya davet ediyorum.

(ÖE/AB)

© Bianet