Yoksulluk ne kader ne de alın yazısıdır
Yoksulluk en genel haliyle bir kişinin yaşamdaki ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda olmamasıdır. Gelir meselesinin ötesinin de insan onuruna yakışır bir yaşam sürme ile ilgilidir. İnsan onuruna yakışır bir yaşam kişinin sahip olduğu tüm hak ve özgürlükleri anlamlı bir kullanabilmesiyle mümkündür. Ancak, dünya genelinde yüz milyonlarca insanı etkileyen yoksulluk insanları bir kısır döngüye hapseder.
En belirgin olarak açlık ve yetersiz beslenme gibi o güne ilişkin acil ihtiyaç biçimde ortaya çıksa da yoksulluk daha kapsamlı ve derin bir meseledir. Barınma, ısınma, sağlık vb. alanlarda ciddi sorunlara yol açar. Bu alanlardaki eksiklikler ağır insan hakları ihlallerine yol açar. İnsan onuruna yakışır bir yaşam sürmek için gerekli bu koşullara sahip olmayan bir kişinin nitelikli eğitim hakkından yararlanması neredeyse imkansızdır. Gerekli eğitimi almamış ve becerileri kazanmamış bir kişinin de insan onuruna yakışır ve güvenceli iş bulması yok denecek kadar azdır. Güvenceli bir geliri olmayan kişinin yaşlılık döneminde emeklilikle geçinmesi veya varsa ailesine çocuklarına yeterli imkanlar sağlaması da mümkün olmaz.
Bu kısır döngünün nedeni özünde bir sömürü sistemi olan kapitalizmdir. Esasen, kapitalizm bir sistem olarak insan hakları ihlallerine yol açan ve bu ihlallerin sürdümesini sağlıyor.
Tahmin edileceği üzere yoksulluk zaten dezavantajlı olan engelliler, yaşlılar, LGBTI ’lar, kadınlar, çocuklar gibi kesimleri daha derinden etkiler. Örneğin, Derin Yoksulluk Ağı’nın hazırladığı Yaşlı Yoksulluğu 1. Bilgi Notu yoksulluk içinde yaşayan 2 milyondan fazla 65 yaş üstü kişinin olduğu bilgisini paylaşıyor.
Benzer şekilde, etnik azınlıklar, göçmenler, mülteciler de yoksulluğun yol açtığı sorunlarla daha fazla karşı karşıya gelir. Ekonomik ve sosyal hakları ihlal edilen bu kişiler toplumsal yaşamın diğer alanlarında da sorunlar yaşamaya başlar. Toplumsal, kültürel, siyasal yaşama gerektiği biçimde katılamazlar. Üstüne üstlük yoksullar çoğu zaman kılık kıyafetleri, aksanları, ten rengi, etnik kimliği, cinsiyeti vb. nedenlerle etiketlenmeye de maruz kalabiliyor. İçinde bulundukları derin yoksulluk ve yaşadıkları ağır durumun müsebbibi kendileriymiş gibi suçlanabiliyorlar.
Kapitalizmin ilk bakışta bireysel bir mesele, tekil bir aileyi ilgilendiren bir sorunmuş gibi sunduğu temiz su, beslenme, barınma, eğitim, sağlık, çalışma yaşamı vb. alanlarla ilgili sorunlar zaman içerisinde yoksulluğu ve toplumda ayrışmayı derinleştirir.
Onur Ünlü’nün senaryosunu yazdığı ve yönettiği İtirazım Var filminde Serkan Keskin’in canlandırdığı imam karakteri 65. dakikada zengin ve yoksul arasındaki uçuruma şu muazzam sözlerle dikkat çekiyor: “Komşusu aç iken tok yatmamak için zengin mahallesine taşınanlar var.”
Derin Yoksulluk Ağı’nın paylaştığı bilgi notu toplumun bir kesiminden -65 yaş üstü- 2 milyondan fazla kişinin yoksulluk içerisinde olduğunu belirtmesi meselenin kişisel olmadığının bir diğer kanıtıdır.
Yoksulluk kişisel bir mesele değildir. Kişisel beceri veya beceriksizliği de aşan yapısal bir sorundur. Yoksulluk bizi sömüren kapitalist sistemin bir sonucudur.
Bu mücadelenin ilk adımı insan hakları hareketi yoksulluğa daha fazla dikkat kesilmemiz gerektiği. Yoksulluk meselesini kendi kurumlarımızın daimi gündemine sokmamız gerekiyor. Ayrıca, diğer insan hakları örgütleri, sendikalar, meslek örgütleri vb. birlikte ortak mücadele yürüttüğümüz kurumların da gündemlerinde yer alması için çaba sarf etmeliyiz. Yoksulluğu ve yol açtığı ihlalleri önce önlemek ve nihai olarak tamamen ortadan kaldırmak için var olan mücadele araçlarını daha etkili kullanmamız gerekiyor. Örneğin, Birlemiş Milletler tarafından 17 Ekim Dünya Yoksullukla........© Bianet
