Su, süt, yiyecek ve Gazze
Gazze’de ölen insanlarla birlikte yitirdiğimiz, insanlığımızdır.
İngiliz edebiyatının en iyi yazarlarından birisidir. Hiciv sanatının ustası olarak bilinen Jonathan Swift, daha çok Gulliver’in Seyahatleri çalışmasıyla tanınsa da, en büyük hiciv eseri Alçakgönüllü Bir Öneri’dir. İlk olarak 1729’da basılan bu kısa çalışma, İrlanda’daki açlık ve yoksulluk konusu insanın yüreğini sıkıştıracak, aklını zorlayacak bir ironiyle işlemektedir.
İngiltere’nin izlediği sömürge politikası ve yerleşimcilerin yol açtığı yoksulluk, İrlanda’da yüzyıllar boyunca çok çeşitli sorunlara yol açtı. Bunlar arasında yoksulluk ve açlık da vardı. Swift, 18. yüzyılda İrlanda’da gözlemlediği yoksulluk karşısında ironi tekniğini etkileyici bir biçimde kullanarak yaşananlara sessiz kalanlara bir öneride bulunuyor.
Swift’in eserindeki isimsiz anlatıcı, yoksulluğu bitirmek için İrlandalı yoksul çocukları zenginlere yiyecek olarak satmayı öneriyor. Anlatıcı, bu ironik önerisini o kadar soğukkanlı bir tonda yapıyor ve söylediklerini desteklemek için istatistikler kullanıyor ki, en sonunda kimsenin kendisine itiraz etmeyeceğini düşündüğünü söylüyor. Tabii ki Swift’in bu akıl dışı, absürt önerisindeki esas gaye, insanları İrlanda’daki yoksulluk ve sebepleri üzerine düşünmeye sevk etmek.
2002’de, Filistin’de İkinci İntifada’nın sürdüğü günlerde aldığım İngiliz Kısa Öyküleri dersinde okuduğumuz Jonathan Swift’in Alçakgönüllü Bir Öneri eserini bu yazı vesilesiyle tekrar okurken sürekli “Jonahthan Swift bir Filistinli” diye düşündüm. Ancak Swift bugün yaşasaydı, böyle bir eseri kaleme alamayabilirdi; zira Gazze’de yaşananlar, onun güçlü kalemini bile zorlardı.
Gıda, varlığımızı sürdürmemiz için gerekli enerjiyi sağlar. Bedensel fonksiyonlarımızı yerine getirebilmek için gıdaya ve suya ihtiyacımız var. Bilindiği üzere, gıda olmadan birkaç hafta, su olmadan ise en fazla birkaç güç yaşayabiliriz.
Gazze’de aç bırakma yoluyla izlenen soykırımı durdurmanın ilk yolu, sorunun varlığının İsrailli yetkililer tarafından kabul edilmesidir. Binyamin Netanyahu başta olmak üzere savaş yanlısı yetkililer ise bu sorunu görmezden geliyor.
Netanyahu’nun “Gazze’de açlık yok. Gazze’de açlık politikası izlenmiyor,” beyanı bir ironi olmalı. Ama maalesef değil.
Her ne kadar Netanyahu, gün gibi açık bu gerçeği ters yüz etmeye çalışsa da, Gazze’de temiz su yok ve bebekler süt, yetişkinler ise yiyecek bulamıyor. Al Jazeera’nın haberine göre, Gazze’de açlıktan ölen 94’ü çocuk ve bebek en az 181 kişi var.
1-7 Ağustos Dünya Emzirme Haftası kutlanırken, Gazze’de çocuklarını emziremeyen anneler seslerini dünyaya duyurmaya çalışıyor. Anne sütü bebekler için yaşamsaldır. Bebeklerin gelişimi için anne sütü mucizevi bir besindir.
Çocuk hakları alanında faaliyet yürüten Save the Children, 4 Ağustos’ta Gazze’deki faaliyetlerine ilişkin yaptığı açıklamada, hamile ve bebek emziren 10 anneden 4’ünün yetersiz kötü beslendiğini belirtiyor. Temmuz ayının ilk yarısında taraması yapılan 747 kadından 323’ünün, yeni doğan bebeklerine bakma düzeyini etkileyecek kadar kötü beslendiği kayıt altına alındı. Bu rakamın, İsrail’in Gazze’ye tam abluka uygulamaya başladığı Mart ayından bu yana üç kat arttığını not etmek gerekir. Ayrıca Save the Children, sütü olmayan annelerin çocuklarına su veya tahini sulandırarak verdiğini; ancak bunun da bebeklerde kötü beslenme riskini artırdığına dikkat çekiyor.
İrlanda başbakanı Simon Harris, 19 Mayıs 2024’te yaptığı konuşmada bu konuda uyarıda bulunmuştu. Harris, İrlanda’nın 1845-1849 yılları arasında yaşadığı Büyük Kıtlık’ın yıldönümünde Gazze’de yaşananlara şu sözlerle dikkat çekmişti:
“Kıtlığın Gazze’de bir savaş aracı olarak kullanıldığına şahitlik etmek, biz [İrlandalıların] psikolojisinde özellikle rahatsız edici. İsrail geri adım atmalı ve insanı yardımın herhangi bir engelleme olmaksızın geçişini sağlamalıdır. Bu, İrlanda’nın, uluslararası toplumun ve uluslararası hukukun açık talebidir.”
Bu talep, aradan geçen bir yıllık süreye rağmen hâlâ karşılanmadı.
Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC), “Gazze Şeridi’nde en kötü kıtlık senaryosu yaşanıyor. Çatışma ve yerinden edilme yoğunlaştı, gıdaya ve diğer temel maddelere ve hizmetlere erişim daha önce hiç görülmediği kadar düştü,” açıklamasını yaptı.
Gıda hakkının dört boyutu —yani mevcut olması, erişilebilir olması, yeterli düzeyde olması ve sürekliliğin olması— Gazze’de açık bir biçimde ihlal ediliyor.
Son haftalarda Birleşmiş Milletler (BM) başta olmak üzere insan hakları kuruluşları, bu konuda açıklamalar yaparak Gazze’de katlanılamaz hale gelen açlık konusuna dikkat çekmeye gayret ediyor.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk 4 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, İsrail’in insani yardımları hâlâ sıkı bir biçimde engellediğini, Gazze’ye giren yardımların sorunun büyüklüğü karşısında duyulan ihtiyaçtan çok uzak olduğunu ve İsrail’in yardımların geçişine derhal izin vermesi........
© Bianet
