Tuğçe Tezer: Antakya’yı hatırlamak için yürüyoruz
6 Şubat depremlerinin ardından Antakya, yıkımın yanında hafızanın nasıl korunacağı sorusuyla da yüzleşiyor. Bu hafızaya tutunmanın yollarından biri, akademisyen ve araştırmacı Tuğçe Tezer’in her ay düzenlediği “Yürünebilir Tarih Turu.” Antakya’nın taşlarında ve sokaklarında sadece geçmişi değil, aynı zamanda kayıpları, anıları ve umudu da adımlamak mümkün oluyor.
Tuğçe Tezer, bir akademisyen ve araştırmacı. 2013’te başladığı doktora çalışmasıyla Antakya üzerine yoğunlaştı ve bu şehirle on üç yılı aşan güçlü bir bağ kurdu. 2020’de Salt Araştırma Fonu desteğiyle hazırladığı Antakya Yürünebilir Tarih Rehberi, onun için sevdiği bir şehri, yürümeyi ve kolektif hafızayı bir araya getirme çabası oldu. Amacı basitti: “Tanımak, sevmek, sevdikçe korumak.”
Tezer ile 6 Şubat öncesi ve sonrası Antakya’yı, Yürünebilir Tarih Turu’nu ve bir şehri hatırlamayı konuştuk.
“Yürünebilir Tarih Turu” fikri nasıl ortaya çıktı? Bu etkinliği düzenleme motivasyonunuz neydi?
2013 yılında doktora araştırmam başladığından beri, Antakya üzerine çalışıyorum. 2019 yılında doktora tezim tamamlandı, fakat Antakya’yla yolculuğumuz yeni araştırmalar, seminerler, tatiller vesilesiyle kesintisiz devam etti. 2020 yılında, pandeminin -buna imkânı olan- hepimizi evde kalmaya mecbur bıraktığı sıralarda, 2013’ten beri ilk defa bir yıl boyunca Antakya’ya gidemedim. Bu sırada açılan Salt Araştırma Fonu, uzun süredir biriktirdiğim birçok şeyi, çok sevdiğim bir yer ve bir faaliyeti bir araya getirme olanağını mümkün kıldı.
Antakya üzerine okumaya, araştırmaya ve kenti düzenli olarak ziyaret etmeye başladığımdan beri, hayatımın önemli ağırlık merkezlerinden biri, Antakya oldu. Seneler boyunca her karşılaşmamızda beni heyecanlandırmayı, bende merak uyandırmayı sürdürdü. Fakat zaman zaman İstanbul’dan benimle beraber Antakya’ya gelen arkadaşlarımın, Antakya’nın güzel dar sokaklarında, Kurtuluş Caddesi’nde, Saray Caddesi’nde yürürken benim kadar heyecanlanmadığını fark ettiğimde, bunun olası nedenlerini düşünmeye başladım. Arkadaşlarımla aramızdaki fark, benim Antakya’nın Asi Nehri’ni, sokaklarını, yapılarını, ağaçlarını onlardan biraz daha iyi tanıyor olmamdı. Daha fazlası değil.
Antakya, “çok katmanlılık” diyebileceğimiz, farklı tarihsel dönemlerini aynı mekân üzerinde rahatlıkla okuyabileceğimiz bir kent. Benim Antakya sevgimin ve dahası hayranlığımın önemli bir kısmını da bu çok katmanlılık meselesi oluşturuyor. Yapıları, sokakları, ağaçları, nehri daha yakından tanıdıkça, Antakya benim için, hep üzerine titrediğim bir yere dönüştü. 2020 yılında “Yürünebilir Tarih” ve “Antakya Yürünebilir Tarih Rehberi” çalışmasını yaparken amacım; Antakya’yı beraber tanımak, tanıdıkça sevmek, sevdikçe korumaktı. Aynı sokakta, hatta bazen tek bir yapıda; Antakya’nın antik dönemini, Roma, Memlük, Osmanlı, Fransız, Bağımsız Hatay Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti dönemini, bu dönemlere dair detayları, yapısal unsurları gözlemlemek, farklı dönemlerin anılarını öğrenmek mümkün. Yürümek ise, -yürümesini önleyecek herhangi bir bedensel engeli olmayan- herkes için, herhangi bir maliyeti olmayan ve hepimizi eşitleyen, benim de çok sevdiğim bir aktivite. Antakya Yürünebilir Tarih Rehberi’yle Antakya’nın çok katmanlılığını, sokakları Antakyalılarla ve Antakya’yı merak edenlerle beraber adımlayarak, daha yakından tanımak, tanıtmak, beraber sevmek ve kolektif bir koruma hâlini amaçlamıştım.
Fakat 6 Şubat depremleriyle yapılı çevresinin büyük bir hasar alması nedeniyle, “eski Antakya” dediğimiz, anıtsal ve sivil kültürel mirasın yoğunlaştığı alanda, artık Yürünebilir Tarih’i baştan düşünmek gerekiyordu. Antakya Yürünebilir Tarih Turu’nun bugünkü amacının; Antakya’yı unutmamak, beraber hatırlamak, paylaşmak ve hafızamızda sabitlemek olduğunu söyleyebilirim.
Depremden sonra ilk defa 2024 yılının Temmuz ayında Evvel Temmuz Festivali kapsamında düzenlediğim turda, Antakya’nın “Köprübaşı” dediğimiz merkez bölgesinden başlayarak, tura katılanlara Eski Antakya’nın sokaklarında beraber yürüyoruz. Bu hafta dokuzuncusunu düzenleyeceğimiz tura Antakya’dan ve Antakya dışından epey katılım oluyor. Bazen yirmi-otuz kişi oluyoruz, bazen yetmiş-seksen kişi. Depremden sonra Yürünebilir Tarih’te benim açımdan çok önemli bir değişiklik oldu. Ben daha önce düşündüğüm gibi yapıları, sokakları, Habib-i Neccar Dağı’nı, Asi Nehri’ni ve Antakya’nın fiziksel ve kültürel çevresini anlatıyorum.
Fakat turun artık daha önemli bir bileşeni var. Antakyalılar ve Antakya’yı sevenler, yürüyüşümüzün odak noktalarında, istedikleri yapı ve sokaklara dair, Antakya’ya dair anılarını bizimle paylaşıyor. Anılarımızı konuşmak, Antakya’nın sokaklarının tarihsel süreçte olduğu gibi yakın geçmişte de yüklendiği anlamları, aslında kentin başka bir katmanını beraber oluşturmamızı ve tanımamızı sağlıyor. Kentin yıkım ve hasar, enkaz kaldırma ve inşaat süreçleriyle sürekli değişen yapısı içinde, bu kolektif tanıklığın son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Kolektif hafızanın, kendiliğinden korumanın, sahip çıkmanın, aidiyet hissini perçinlemenin ancak bu şekilde mümkün olacağına inanıyorum.
Şimdiye kadar kaç yürüyüş düzenlediniz?........© Bianet





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Ellen Ginsberg Simon
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gina Simmons Schneider Ph.d