Gönüllülerin gözünden Bozcaada Ekolojik Filmler Festivali
Bozcaada’da doğayla, dayanışmayla ve sinemayla iç içe geçen BIFED 2025, bu yıl ilk kez gönüllü olarak katılan gençler için sadece bir festival değil; aynı zamanda “başka türlü bir birlikte üretim” deneyimi oldu.
BIFED, her yıl olduğu gibi bu yıl da sadece belgeselleriyle değil, ardındaki kolektif emeğiyle de adada varlığını hissettirdi.
Ada halkından teknik ekibe, yönetmenlerden gönüllülere kadar herkesin katkısıyla şekillenen festival, doğa ve dayanışma temasını yaşayan bir organizma gibi kurdu.
Buyıl ilk kez gönüllü olan katılımcılar, Bozcaada’da geçirdikleri bir haftayı “hem yoğun hem dönüştürücü” olarak tanımlıyor.
Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali (BIFED), bu yıl da dünyanın farklı yerlerinden gelen yönetmenler, izleyiciler ve gönüllüleri bir araya getirdi. On ikinci kez düzenlenen festival, yalnızca ekolojik belgesellerin değil, aynı zamanda dayanışma ve kolektif emeğin öne çıktığı bir buluşma alanı oldu.
Festivalin gönüllüleri arasında Türkiye’nin ve Avrupa’nın farklı şehirlerinden gençler yer aldı. Gönüllüler, hem organizasyonun yürütülmesine katkı sundu hem de festivalin “doğa, insan ve adalet” ekseninde şekillenen ruhunu yakından deneyimledi.
Fransa’daki bir üniversitede sosyoloji doktorasına devam eden Julie, festival ekibine katılma motivasyonunu “Hem gönüllü hem araştırmacı olarak yer aldım. Türkiye’de gençlerin ekoloji alanındaki katılımı üzerine çalışıyorum; bu yüzden gönüllü ekibiyle bir arada olmak benim için çok anlamlıydı,” sözleriyle anlattı. İki yıl önce BİFED’e izleyici olarak katıldığını hatırlatan Julie, “O zaman bu festivalin parçası olmayı çok istemiştim. Bu yıl bunun gerçekleşmesi büyük bir mutluluktu,” dedi.
Gönüllülerden Asel ise, BIFED’le tanışmasının Ethem Özgüven’in dersinde gerçekleştiğini anlattı. “Ethem Hoca’nın BIFED’den bahsettiği an ‘Ben de orada olmalıyım’ dedim,” diyen Asel, ilk günkü atmosferi şöyle tarif etti: “Farklı kültürlerden insanlar, inanılmaz bir doğa… Ofise girip tanıdık yüzleri görünce büyük bir rahatlama ve ilham hissettim. ‘İşte huzur bu,’ dedim.” Festival boyunca sosyal medya yönetimi ve günlük özet videolarını hazırlayan Asel, gönüllülük deneyiminin kendisine yalnızca profesyonel değil, insani bir dayanışma alanı sunduğunu söyledi.
Basın ekibinde görev alan Tuğrul ise BİFED’le ilk kez yıllar önce tanıştığını ve bu yıl gönüllü olarak katılma fırsatı bulduğunu anlattı. “Gezegenimizin geleceğine dair çok karamsar şeyler var. Buna karşı yapılan az sayıda şeyden biri BİFED; bunun parçası olmak istedim,” diyen Tuğrul, festivaldeki iletişim ve ekip ruhunun önemine değindi. “Ada yerlileri, yönetmenler, gönüllüler… herkes iletişime çok açıktı. Yorucu ama çok keyifli bir beş gündü” diye konuştu.
Festival boyunca gösterilen filmler, hem gönüllüler hem izleyiciler üzerinde derin etkiler bıraktı. Julie, “Belgesellerin hem gönüllüleri hem izleyicileri gerçekten etkilediğini fark ettim. Özellikle çeviri yapan arkadaşlar, bu süreçte çok şey öğrendiklerini söylüyordu,” dedi. Asel de ağır temalı filmlerin ardından gönüllüler arasında sık sık sorgulayıcı, paylaşımcı sohbetlerin başladığını belirtti: “Yaşananları ve hissettiklerimizi nasıl yöneteceğimizi konuşuyorduk.”
Tuğrul’a göre BIFED’in en önemli yanı, gençler için sunduğu öğrenme ve dayanışma alanıydı: “Gezegenleri için aktif bir çabanın parçası olmak gurur verici. Ama bir yandan da sanatsal alanda çalışmak isteyen gençler için muazzam bir network ortamı sunuyor.”
Festivalin ekolojik teması, gönüllülere göre yalnızca doğa değil, aynı zamanda toplumsal hafıza ve insan haklarıyla da iç içe bir perspektif sunuyor.
Julie, “BIFED’de gösterilen çoğu belgesel çevre sorunlarını kadın hakları, adalet ve insan haklarıyla kesiştiriyor,” derken; Asel, “BIFED ekolojiyi yalnızca doğa üzerinden değil, halk arasındaki karşılığıyla da hissettirdi” diye ekledi.
Beş gün süren festivalin sonunda herkesin aklında farklı görüntüler kaldı. Julie’nin zihninde “Yintah” belgeselinin kareleri, Asel’in belleğinde adadan ayrılırken gözyaşlarına boğulan arkadaşları, Tuğrul’un hafızasında ise son geceki danslar vardı. Her biri için ortak his, BIFED’in yalnızca bir festival değil, bir topluluk deneyimi olduğu yönündeydi.
(NNA/EMK)
Pelin Esmer, yaptığı ilk filmden bu yana sinemamızın özgün seslerinden biri. Belgeselden kurmacaya, kişiselden toplumsala attığı görünüşte uzun adımları, kendi bakışı içerisinde toplayan ve eriten bir sineması var.
İlk olarak bir belgeselle, "Koleksiyoncu" ile hayatımıza giren, ardından "Oyun" ile yoluna devam eden yönetmen sonrasında çektiği kurmacalarla günümüzde kuşağının önemli yönetmenlerinden biri konumunda.
Bu konum, geride bıraktığımız 32. Adana Altın Koza Film Festivali’nde iyice netlik kazandı. Yeni filmi "O da Bir Şey mi" ile Ulusal Yarışma’nın favorileri arasında olan Pelin Esmer’in yönetmenliği hem seyirci hem de eleştirmenler tarafından artık olgunluk evresine girdiği kabulüyle karşılandı.
Festivalin jürileri de aynı fikirde olacak ki "O da Bir Şey mi", Altın Koza’dan tam sekiz ödülle döndü. Burada Pelin Esmer sineması açısından vurgulayabileceğimiz bir nokta da yönetmenin "Oyun ve Kraliçe Lear"da da izlerini bulabileceğimiz, "İşe Yarar Bir Şey" ve "O da Bir Şey mi" de net bir hat oluşturan “hikâye anlatıcılığı” mefhumuna artık doğrudan gözünü dikiyor olması.
Filmin, merkezinde erkek, orta yaşlı (ve kurmaca) bir “usta yönetmen” var. Timuçin Esen’in canlandırdığı bu karakter, yeni karşılaştığımız ama çok da iyi tanıdığımız biri. Geçmişte büyük filmler yapmış, hayat iştahını hızla harcamış, bugünlerde isteksiz, motivasyonsuz eski bir hikâye anlatıcısı.
Yeni bir film yapma, bir hikâye anlatma arzusunu arar, ya da aramak zorunda kalır........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Gilles Touboul