Aşkın yolu insanlığın yoludur
Burjuva devrimin şiiri geçmişten,
Sosyalizmin şiiri gelecekten esinlenirmiş.
Geleceği güne çağırmak, imkansızı istemek,
Olmayanı mümkün kılmaksa eğer sosyalizm;
Aynı tarifin karşılığı neden “aşk” olmasın ki?
14 Şubat için bilgisayarın başına geçince aklıma ilk gelen şey Li Beyrut oldu; açtım ve her zamanki gibi ilkmiş gibi dinledim.
Acısı hiç dinmeyen Beyrut’a, Feyruz’un enerjisi tükenmeyen dokunuşudur Li Beyrut. Ne zaman dinlerseniz sizi yaşama, sevdaya ve mücadeleye çağırır gibidir. Ezgisi, başlı başına bir yolculuktur Rodrigo’ya uzanan.
Senfonik müziğin içinde dans eder gibidir Feyruz. Tanımanız gerekmiyor; kimi sesine, kimi hikâyesine, kimi de imajına aşık olur dinlerken. Sözlerine gelince, Dünya Devrim Şarkıları albümünde yer alan ve göğsünüzün sol tarafını ayağa kaldıran bu şarkının sol değerlerinizle uyumunu hissetmek için Arapça bilmeniz, Lübnanlı veya Akdenizli olmanız gerekmiyor. Yine de “O ki benim halkımın hamurundan yoğrulmuştur, ekmeğim, içkim, yaseminim” sözlerine anadilinde yoğunlaşmanın etkisi mutlaka şiirselliğini daha eksiksiz ve derinliğine hissettirir.
Nizar Kabbani’nin “Kül devri” dediği “Feyruz’un sesinin Feyruz’a karşıt olduğu devir” olarak tanımladığı bir acılı dönemde belki de içinin yangınını ancak böyle ağıtlaştırarak dindirebildi Feyruz. İnsanın acısını insan alırmış, ancak acı çeken koca Beyrut olursa ve gözyaşı 15 yıl kesiksiz sürerse o acının tanığı Feyruz’a tanıklıklarını ağıtlaştırmak kalıyor.
Tutsaklara, yalnızlara, acıya ve sevdaya çok yakışan Li Beyrut’u özellikle hücrede dinlemek, kısa süreli de olsa, firarın bir başka biçimidir. Yani Li Beyrut, evrenselleşen işleviyle hâlâ yaralara ve gönüllere iyi geliyor.
Yazdıkça, insanın kendi içinde barındırdığı “yabancı”ya çıkarmış yolu. Benim içimdeki de vaktinde bir yabancı mıydı bilemiyorum ama ben yazdıkça sanki daha çok kendime, kendi derinliklerime çıktım. Neyi yazdıysam o konudaki inancım arttı; sevdaysa konu, daha da genişledi gönül pencerem; devrim veya yaşamsa yazdıklarım, bir yaşam biçimine dönüştü devrimden anladığım.
Duyduğumda veya yaşadığımda beni ağlatmayan bir konuyu, yazarken ağladım. Bugün aşkı yazmaya oturdum ve bir kez daha gördüm ki insanın göğsünün sağ tarafında da bir yüreğin atması, her sarılmada daha çok insanlaşma ve daha çok tamamlanma olsa da ne kadar çok toplumsallaşır ve hatta doğalaşırsa yaşam duruşumuz o kadar çok büyür ve anlam kazanır. Hele ki “pazardayım öyleyse........© Bianet
