menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Arkadaşım Beril ve Yolumu Ararken’in hatırlattıkları

10 2
08.11.2025

“Kızlar mektuplar” diye koğuş kapısından mektupları uzatan gardiyanın sesi kulaklarımda çınladı, yıl galiba 1973 ve Adana cezaevi kadınlar koğuşu. Yaklaşık 60’a yakın kadın mahpusun olduğu bu cezaevinde biz beş siyasi tutuklu onların gözünde “kızlardık”…

Bilindiği ya da tahmin edildiği üzere cezaevinde mektup çok önemli bir konuydu; her ne kadar mektubun içeriğinde sansürlenen üzeri çizilen karalanan yerler olsa da dış dünyayla kurulan en temel ilişki buydu.

Hemen kim göndermiş diye zarfın sol üst köşesine ya da arkasına bakılırdı. Yeni bir kişi ise daha bir heyecanlı olurdu.

Beril Eyüboğlu benim fakülteden sınıf arkadaşımdı. Bizler on sekizlerinde, yirmilerinde tırnak içinde delikanlılar iken Beril üç çocuk doğurmuş aklı başında bir arkadaşımızdı. O günlerin coşkusu heyecanı içinde her konuda konuşabildiğimiz tartışabildiğimiz çok birikimli, heyecanları bizden hiç aşağı kalmayan bir arkadaşımızdı.

“Yanımdaki Hanım zarfına pul yapıştırırken adres olarak senin adını ve adresini gördüm hemen sana yazmak istedim“ diye mektubuna başlamış Beril.

50 yılı aşkın zamana rağmen bunları hatırladım birden. Bana, çocukluğunun Adana’da geçtiğini, Adana’nın yazları çok sıcak, kışları insanın içine işleyen bir soğuk ve nem olduğunu yazıp yün bir iç çamaşırı ile yine yün çorap göndermişti. Bir anne şefkati ile.1974 Affına kadar mektuplaştık.

Bir sarı frezya konumuz da vardı.

Adana’da ziyaretçilere! (bizim ailemiz İstanbul’da olduğu için) diğer mahpusların ziyaretçilerine de ihtiyaçlarımızı aldırabiliyorduk, ama bir demet çiçek istediğimiz zaman sanki dünyanın en garip şeyini istemiş ifadeyle ifadesiyle yüzümüze bakıyorlardı şaşkınlık içinde.

Bir gün bir demet sarı frezya geldi, mis kokusuyla. Frezyaları paylaştım Beril’le. Öyle hatırlıyorum. O da bana frezyayı çok sevdiğini yazmıştı. Hala, her Frezya aldığımda aklıma Beril gelir.

Arkadaşım Handan, Beril’in kitap yazdığını paylaşınca nasıl ulaşırım diye telaşlandım. Kitap Hasbahçe Sürdürülebilir Sağlıklı Yaşam Vakfı yayınlarının ilk eseri olarak yayımlanmış ama nasıl ulaşacağımı bilemedim, bir arkadaşım kendi kitabını gönderdi ben de okuyabildim..

Yolumu Ararken kısacık bir kitap. Hayat ise dolu dolu. Okurken uzak yakın ortak tanıdıklarımız, dostlarım, birlikte bulunduğumuz etkinlikler eylemler hepsi gözümün önümden gelip geçti.

Zaten biyografi otobiyografi okumak; okuyana hele ki aynı dönemleri aynı çevreleri paylaşmışsa kendi iç yolculuğuna çıkmasına kapı aralamaz mı?

Yolumu Ararken işte böyle bir kitap olmuş. Gayet mütevazı bir o kadar da; 90 yaşına gelmiş bir insanın geriye dönüp baktığında Neruda gibi “yaşadım” diyebilmesi ne büyük mutluluk.

Beril, yolunu ararken o kadar çok kişiye o kadar farklı yaş grubunda ve farklı kesimden insanlara değmiş ki bence herkes kendine değen en önemli kısmını paylaşsa rengarenk ne güzel olur diye düşündüm.

(HA)

Çok değerli hâlâ okuyan insanlar, dostlarım, tanıdıklarım ve stalkerlar tekrardan hoş buldum. Neyi veya kimi seçsem elimden alındığı, hangi kararı versem bir şekilde yanlış yola saptığım, düşüncelerimin dahi hatalı olduğu bu güzide ülkemde artık hayatıma kayyım or kayyum atanmasını talep ediyorum.

Her gün gözümü açıp güzel bir şey olmasını temenni ederek güne başlamaya çalışıyorum. Bu güzel temenniler uyandığım ilk 3 dakikadan sonra kendini lanet okumalara bırakıyor. İlk 3 dakika elime telefon almadığımı; ama aldığım dakika hâlâ aynı gerçeklikte olduğumu öngörmüşsünüzdür diye varsayıyorum. Artık kutsalımız haline gelen sosyal medyalar ve onun içindeki baş döndürücü içerikler, benim akışımda hep politik noktalara evrildi. Nasıl başa çıkacağımı bir türlü çözemediğim bu bilgi ve stres dolu içeriklerin yanında en büyük hobim ne tezattır ki haber okumak. Her şeyi bilmek arzumla birleşen mesleğim nedeniyle haber okumaktan o kadar keyif alıyorum ki, hayatımın şimdilik hiçbir noktasına değinmeyen Kenya’da yaşanmış bir olayı bile müthiş bir merakla takip ediyorum. Aynı merak üç yanı denizlerle, dört yanı dertlerle çevrili ülkem için git gide azalmaya başladı.

Ülkemde bir şeyi merak edebilmem için çıta o kadar yükseldi ki öyle her konu ilgimi çekemiyor. Mesela sırf 8 bin TL para kazanmak için bebekleri öldürmeyi göze alan bir çete olduğunu öğrendiğim günden bu yana enflasyon 3 çıkmış, 5 inmiş inanılmaz umurumda olamıyor. Ya da sahte diploma........

© Bianet