'Sonsuzlukta bir nokta'
Akıl yürütme süreçleri, üst düzey düşünme becerileri, görsel okuryazarlık ve veri okuryazarlığı üzerine yaklaşık on beş yıldır eğitimcilerle çalışan, ‘Yaratıcı Yaramazlık’, ‘Çizgili Yaramazlık’ gibi sevilen çocuk kitaplarının yazarı Nilay Yılmaz ile ‘başladığı yerde biten, bittiği yerden başlayan’ yeni kitabı ‘Sonsuzlukta Bir Nokta’yı konuştuk. Kitap, olaylara farklı açılardan bakabilmeyi yaratıcı ve eğlenceli bir dille anlatıyor. Nilay Yılmaz: “Bu kitap, ‘hayatı ve hayattaki pek çok şeyi kucaklayan bir kitap olsun’ isteğimin bir sonucudur’ diyebilirim. O yüzden de öykü hiç bitmiyor, her okuyuşunuzda farklı bir ayrıntı keşfedebilirsiniz.”
Merhaba Nilay Hanım. ‘Sonsuzlukta Bir Nokta’ okurlarla buluştu. Olaylara farklı açılardan bakabilmeyi yaratıcı ve eğlenceli bir dille anlatmışsınız. Bu fikir nasıl ortaya çıktı?
Peter Reynolds’ın ‘Nokta’ kitabını çok seviyorum. ‘Bir nokta yap bakalım, o seni nereye götürecek?’ der ya hani öyküsünde, tam da öyle bir şey oldu. Yaklaşık on yıldır öğretmen eğitimlerinde yaratıcı okuma ve yaratıcı yazma çalışmalarını onun kitabı üzerinden örnekliyordum. Bu çalışmalarda her defasında bambaşka yerlere gittik. İçinden nokta geçen eylemler, sıfatlar, mekanlar düşündük; noktadan yola çıkıp karakterler yarattık: çilli ya da gözlüklü, çok esneyen ya da zıp zıp zıplayan, kıvırcık saçlı ya da saçı hiç olmayan, basketbol oynayan ya da yüzen. Bu özelliklerin her birinin noktayla bir bağı var. Nokta deyip geçmeyin, içi doluyken bir başkadır, içi boşken bambaşka. Kısacası noktanın iki boyutlu ve üç boyutlu halinin hayata yansıması nasıldır diye düşüne düşüne noktayla epeyce oynadık. Oyun oynamaya bayıldığımı söylememe gerek yok sanırım. Bu düşünsel oyunlarda daire, çember ve silindirleri ‘yakınsak’ ve ‘ıraksak’ kavramlarla, duygularla ve hareketlerle de ilişkilendirdik. Peter Reynolds’a hem çocuklarla hem de öğretmenlerle yaptığım bu noktalı çalışmalarımı anlattığımda o da çok heyecanlandı. O sıralar o da ‘Bir Nokta İle Başla’ etkinlik kitabının üzerine çalışıyormuş. Daha sonra onun bu kitabının Türkçe çevirisini eşimle birlikte yapmak da bu sebeple ayrı bir keyifti benim için. İnsan noktalarla oynamaya doyamıyor; nokta gerçekten büyülü bir kavram, sizi taşıdığı yerler bitmiyor. Bir şeye nokta koyup bitirseniz de aslında hiçbir şey bitmiyor, her şey birbirinin içinde yaşamaya devam ediyor. Kitabımın ilk cümlesinde söylediğim gibi, “Bazıları her şeyi ‘başlatan’ der bana, bazıları da ‘bitiren’. Siz ‘Nokta’ deyin bana. Her şeyi kucaklayan.” Yani bu kitap, ‘hayatı ve hayattaki pek çok şeyi kucaklayan bir kitap olsun” isteğimin bir sonucudur diyebilirim. O yüzden de öykü hiç bitmiyor, her okuyuşunuzda farklı bir ayrıntı keşfedebilirsiniz.
Kitabın iki farklı kapağı var. Hatta iki ayrı öykü var ve bu öyküler ortada birleşiyor. Hangi taraftan başlarsanız başlayın, bitince sanki yeniden başlayan başka bir öykü içinde buluyorsunuz kendinizi. Kitabın adını ve temasını da tamamlayan yaratıcı bir yaklaşım olmuş. Öncesinde bunları düşünüp tasarladınız mı, yazarken mi böyle bir akış oluştu?
Somut ve soyut anlatım aynı yerde olsun istedim. Deneysel bir çalışmaydı diyebilirim. Çünkü ikisi bir arada olduklarında çok daha güçlüler. Somut algı dönemindeki çocukların bile minik bir uyaranla ve rehberlikle soyut bakışa ve soyut anlatılara zıplayan zihinlerini gördüğüm andan itibaren bu birlikteliğin gücüne daha da inandım. Bir anlatı her zihinde farklı şeyleri çağrıştırıyor, başka şeyler anlatıyor, hatta aynı zihin onu ikinci kez okuduğunda bile başka bir şey görüp anlayabiliyor. Kitabın hangi tarafından başlarsanız başlayın bu birleşmenin sadece ortada değil, aslında her sayfaya, her cümleye gizlenmiş olduğunu da göreceksiniz. Sayfalarda gördüklerimiz kadar görmediklerimizin de peşine düşüp düşünelim istedim.
Örneğin, kitabın somut anlatısında turuncu bir basketbol topu görsek de, bu acaba bir top değil de başka ne olabilir diye düşünüyoruz hep birlikte. Değişik amaçlar için kullanılan farklı türde toplar olabileceği gibi, bu turuncu yuvarlak minik bir portakal veya portakalın içindeki o minik minik kabarcıklar da olabilir ya da kocaman bir güneştir, belki de Mars, belki Kurbağa Prens’in topu, belki de şatodaki baloya giden bir balkabağıdır diye uzuyor bu turuncu ve yuvarlak olasılıklar listesi. Kitabın diğer taraftaki öyküsünde ise yuvarlak/noktalı eylemler var; bir eylemin yol açtığı duygular var ve bakış açımıza göre o duyguya verdiğimiz farklı anlamlar var. ‘Bir duygu (örneğin heyecan ya da öfke), kaç değişik biçimde ifade edilebilir?’ sorusu aklımızın bir köşesinde. Elbette sözü edilen eylemlerin merkezinde hep ‘nokta’ var, hep yuvarlak bir hareket var. Sarılmak kocaman bir çemberdir örneğin; bir noktadan bir noktaya koşmakta da pek çok nokta gizlidir; sabırsızlanan parmakların ritim tutma hareketinde, durup öylece beklemekte, zıplamakta, saate bakmakta, beklerken vakit çabuk geçsin diye oynanan oyunlarda, sporlarda, kıyafetlerde ve hatta noktalı harfleri olan sözcüklerde bile çocuklar noktanın farklı biçimlerini keşfedecek,........
© Bianet
