menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Fado Bicha: Bu müziğin mirasını, modern queer perspektifimizle birleştiriyoruz

17 1
18.01.2025

Fado Bicha, Lizbon’un köklü Fado geleneğine cesur bir müdahalede bulunarak, bu geleneksel müzik türüne queer ve politik bir yorum kazandıran yenilikçi bir müzik grubu. Grup üyeleri Lila ve João, Fado’nun başlangıçta toplumun ezilen ve marjinalleştirilmiş kesimlerinin sesi olduğunu, ancak Salazar diktatörlüğü döneminde (1933-1974) bu köklerinden koparılarak milliyetçi ve muhafazakâr bir propaganda aracı haline getirildiğini vurguluyor.

Geleneksel Fado evlerinin dışlayıcı yapısına meydan okuyan Fado Bicha, kendi sahnelerinde toplumsal cinsiyet normlarını yıkan, göç ve sömürgecilik karşıtı güçlü temaları öne çıkaran performanslar sergiliyor. Biz de Fado Bicha’nın hikâyesini, bu dönüşüm sürecini ve müziklerinin toplumsal etkisini anlamak için grup üyeleri Lila ve João bir araya geldik.

Klasik bir soruyla başlayalım. Fado Bicha’nın kuruluş hikâyesinden söz edebilir misiniz? Geleneksel bir müzik türü olan Fado’ya queer bir perspektifle yaklaşmaya nasıl karar verdiniz?

Lila: Tarihsel olarak muhafazakâr alanlara yeni perspektifler kazandıran birçok proje gibi, Fado Bicha da Fado’ya queer bir müdahale yaratmak amacıyla planlı ya da stratejik bir şekilde başlamadı. Tamamen kendimi ifade etme ihtiyacından ve bu süreçten duyduğum saf neşeden doğdu. Başlangıçta tek başımaydım. Ergenlik yıllarımdan beri Fado’yu seviyordum, oysa ailem Fado ile hiçbir şekilde bağlantılı değildi ve çevremdeki arkadaşlarım da Fado dinlemiyordu. Fado benim için kişisel bir deneyime dönüştü, çoğu zaman odamda yalnız başıma Fado dinliyordum.

Fado’yu ilk kez halka açık olarak Yunanistan’da söyledim. İnsanlar sık sık bana Fado’nun ne olduğunu soruyordu. Bir ya da iki şarkı söyleyerek yanıt veriyordum ve bunun ne kadar keyifli olduğunu, aynı zamanda başkalarının da bundan hoşlandığını fark ettim. Portekiz’e döndüğümde, Fado’yu ciddiyetle sürdürmek istedim. Bu amaçla bir Fado okuluna kaydoldum. Ancak, açık bir şekilde queer bir birey olarak ve kendi cinsiyet kimliğimi sorgularken, geleneksel Fado ortamını fazlasıyla kısıtlayıcı buldum. Bu alan, belirli bir şekilde performans sergilememi, belirli şarkıları söylememi ve cinsiyet normlarına uymamı bekleyen muhafazakâr bir yerdi. Sadece iki dersten sonra okulu bıraktım. Bu deneyim, beni derinden etkiledi. Fado’yu Portekiz gitarıyla ilk kez söylemek öyle yoğun bir duygusal deneyimdi ki fiziksel olarak titredim. Bu tutkuyla bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum, ancak bunu geleneksel Fado evreni içinde gerçekleştiremeyeceğimi de anlamıştım.

Toplumsal cinsiyet rollerini sorgulamak ve Fado aracılığıyla kadınlığımı ifade etmek istiyordum. Bu amaçla Alfama’da Brezilyalı bir queer kişiye ait küçük bir bar buldum ve burada karaoke parçalarıyla ya da akapella olarak performanslar yapmaya başladım. Bu performanslar oldukça ham ve deneyseldi ama aynı zamanda canlı, yıkıcı ve neşe doluydu.

João, yaptıklarımı duyduktan sonra projeye katıldı. Zaten geleneksel Fado sahnesinin bir parçasıydı ve bu sahnenin beklentilerinin onu da kısıtladığını hissediyordu. Başlangıçta sadece müziği geliştirmeme yardımcı olmak ve birlikte denemeler yapmak amacıyla katıldı, ancak kısa sürede bu proje ortak bir işe dönüştü. Birlikte, Fado Bicha’yı oluşturan katmanları eklemeye başladık. Yıllar içinde, hem sanatsal hem politik hem de toplumsal boyutları olan, sürekli gelişen ve derinlemesine düşünülmüş bir öneri ortaya koyduk. Bu, hem kendimizi hem de dünyayı keşfetmemizi sağlayan inanılmaz bir yolculuk oldu.

*Lila’nın queer Fadist deneyimini anlatan 'Lila Fadista' şarkısı

Fado için çizilen pek çok sınıra rağmen bu müzik türünün de değiştiğini görüyoruz. Söz konusu Portekiz olunca, uzun yıllar süren faşist Salazar diktatörlüğü, birçok konuda olduğu gibi Fado’nun tarihinde de bir dönüm noktası yaratmış olabilir. Sizce, “Salazar öncesi Fado”, “Salazar dönemi Fado” ve “Salazar sonrası Fado” gibi ayrımlar yapabilir miyiz?

João: Fado, Portekiz kültürünün birçok unsuru gibi, Salazar diktatörlüğü döneminde yoğun bir şekilde kontrol altına alındı ve şekillendirildi. Diktatörlük öncesinde Fado, özgür ve dinamik bir müzik türüydü. Sokaklarda, Lizbon’un yoksul toplulukları arasında doğmuş, Brezilya ve Afrika’dan -Portekiz İmparatorluğu’nun köleleştirdiği insanların kültürlerinden- etkilenmişti. 19. yüzyıl Lizbon’unun çok kültürlü yapısını yansıtan Fado, katı kurallardan ya da yöneten kurumlardan bağımsızdı; her sokakta kendine özgü bir Fado tarzı bulunabilirdi.

Diktatörlük döneminde Salazar, Fado’nun hem güçlü bir kültürel sembol hem de potansiyel bir tehdit olduğunu fark etti. Bu nedenle devlet, şarkı sözlerini sıkı bir şekilde denetleyerek “tehlikeli” görülen tüm içerikleri sansürledi. Fado evlerinde sahne almak isteyen sanatçılar, devletin onayladığı bir lisans almak zorundaydı ve her şarkı sözünün önceden sansürcüler tarafından onaylanması gerekiyordu. Bu baskı, Fado’nun siyasi ve toplumsal boyutlarını sınırlandırarak anlatılarını tamamen değiştirdi.

Diktatörlük sona erdiğinde Portekiz devrim yaşamış olsa da, 48 yıllık baskının etkileri hemen silinmedi. Fado bir gecede tamamen değişmedi; aksine, diktatörlük döneminde güçlenen gelenekler -sanatçıların sahnedeki davranışları, kıyafetleri ve toplumsal cinsiyet normlarına dayalı rolleri gibi- bugüne kadar etkisini sürdürdü. Hatta bugün geleneksel Fado evlerinde çalınan çoğu eski şarkı, diktatörlük sansüründen geçmiş olanlar, çünkü sadece onlar bugüne kadar gelebildiler.

Queer bireylerin Fado ile ilişkisi, yalnızca Portekiz’e özgü bir dinamik değil. Dünyanın her yerinde geleneksel müzik türleri, bir kültürün belirli bir anını “donduran” bir temsil niteliği taşır, ancak bu temsil genellikle ana akım ideallere uymayan anlatıları dışlar. Queer bireyler tarih boyunca bu kültürel temsillerin dışında bırakılmıştır. Fado ile bağ kurmamıza rağmen, hikâyelerimiz ve deneyimlerimiz onun geleneksel anlatılarında yer almamıştır.

Bizim için Fado ile ilişki kurmak, güçlü ve dönüştürücü bir eylem. Bu müziği yeniden sahiplenerek, Brezilya, Afrika ve 200 yıldan fazla bir süre önce Lizbon sokaklarında oluşmuş zengin mirasını, modern queer perspektifimizle birleştiriyoruz. Böylece yalnızca kendi hikâyelerimize alan açmakla kalmıyor, aynı zamanda geçmişi yeniden yorumlayarak bugüne bağlamayı başarıyoruz. Bu, Fado’nun derin köklü geleneğine kendi hikâyelerimizi işlediğimiz hem güzel hem de güçlü bir deneyim.

Geleneksel Fado evleri Fado Bicha’ya kapılarını açıyor mu? Müziklerinizi nerede sergiliyorsunuz?

Lila: Hayır, geleneksel Fado evlerinde hiç sahne almadık ve bugüne kadar hiçbir Fado evi bizi ağırlamakla ilgilendiğini göstermedi. Ayrıca, orada hoş karşılanmayacağımızı da hissettik; çünkü geleneksel Fado camiası genellikle bizi ve projemizi Fado’ya bir hakaret olarak görüyor. Projeye ilk başladığımızda, João zaten Fado evlerinde çalıp söylüyordu ve Fado Bicha’yı öğrendiklerinde tanıdığı birçok kişi olumsuz tepkiler verdi. Bazıları onunla konuşmayı kesti, bazıları ise doğrudan kaba davrandı. Fado’yu “saygısızca” ele aldığımız fikri yüzünden bir hoşnutsuzluk, hatta küçümseme vardı.

Bicha kelimesi de bu durumun önemli bir faktörü. Tarihsel olarak, bu kelime feminen eşcinsel bireyler için kullanılan ve benim de gençken maruz kaldığım bir hakaretti. Şiddetli bir toplumsal damgayı içinde barındıran bir ifade yani. Ancak, son yıllarda Brezilya’dan başlayarak queer topluluklar bu kelimeyi güçlenme ve kimlik oluşturma aracı olarak geri kazandı. Toplumsal cinsiyet ikiliklerini aşan ve benim gibi insanların varlığını hissetmesini, toplumda bir yer edinmesini sağlayan bir alan yarattı. Benim için Bicha devrimci bir kelime, ancak geleneksel Fado dünyasında birçok kişi için hâlâ “kirli” bir sözcük; sanatsal mükemmeliyet ya da gelenekle bağdaşmayan bir şey.

Fado evleri oldukça katı bir çerçeve içinde faaliyet gösteriyor ve bu çerçevenin büyük bir kısmı diktatörlük döneminde şekillendi. Günümüzde bu mekânlar, Fado Bicha performanslarının temel unsurları olan gürültü, topluluk toplantıları veya politik ifadeler için uygun yerler değil. Bizim gösterilerimiz; rahatsızlık yaratmayı, politik düşünceyi, duygusallığı ve bedenlerin ve kimliklerin tam anlamıyla ifade edilmesini hedefliyor. Bu unsurlar, geleneksel Fado evlerinin yapısıyla uyuşmuyor. Ancak, benim hayallerimden biri queer, sömürgecilik karşıtı ve cinsellik-pozitif bir........

© Bianet