menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Biz bu love bombingleri yer miyiz?

11 0
24.05.2025

Bu yazıyı en büyük aşkınızı hatırlatacak Adnan Şenses’in "Her Şey Seni Hatırlatıyor" şarkısı eşliğinde okumanızı ısrarla tavsiye ediyorum.

İş, güç bırakılıp koşulan yârin kollarından daha sıcak olan love bombingi tatmış herkes, o coşkun hisleri yeniden ve yeniden arar. Hele ki azıcık ilgi bağımlılığına meylin varsa, vay haline. Artık durağan, güven veren, sadık ilişkiler hiç kesmez. Gönlün, her gününe ayrı neşe katan; ama ne zaman sona ereceğini asla kestiremediğin o kaygan zemindeki hissi arar durur. Böyle durumlar tespit edildiğinde yapılması gereken; bir psikolog ile görüşüp kendine yaptığın işkenceyi sona erdirmektir. Ama durum tespiti yapamama veya yeterli zamanı ve maddi kaynağı sağlayamama durumunda yalpalanmak ömür boyudur…

Sağlıklı diye anlatılan; ama kimsenin de tam bilemediği o minnoş ilişkileri herkes yaşasın isterdim. Aldığımız nefesin bile sınıfsal olduğu gezegenimizde, en kirli havalardan birini soluyan bizlerin, mikroplastikler ile kaplanmış zihninde sağlık adına neleri kaldı büyük bir soru işareti. Aşkın da sınıfsallığını göz ardı etmeyelim ama aşk konuşmaya devam edelim.

En coşkun duyguların büyük bir özlemle anıldığı o ilişkiler, yerini sonunda naif kalplerin kırıldığı, inançların yitirildiği, aşka küsülen bir noktaya bırakıyor. Bunun üstüne aşktan bıkkınlık da tuzu biberi oluyor. Saf duygularımızla yediğimiz love bombingler yerini önce kendini suçlamayla ardından da aslolanı keşfetmemizle sona eriyor. Aslolan, karşımızdaki love bombingcinin bizi duygusal olarak etkisi altına alıp yönetmeye çalıştığıdır. Bunu yapan her insanın psikopat olduğunu ve bilerek yaptığını söyleyemem, bazıları bunu gayriihtiyari yapıyor ve sonuçlarını da asla anlamıyor ve anlamlandıramıyor.

Ama bazı şeytanın öz evlatları bunu öyle bir bilinçle yapıyor ki, siz daha ne olduğunu anlamadan bütün suçu kendinizde aramaya başlıyorsunuz ve karşınızdakini ilahlaştırıp o ne derse onu yapmaya başlıyorsunuz. Avcı avını etkisiz hale getirmiş olmanın özgüveniyle türlü işkenceler uygular ve dozunu da günden güne artırır. En sonunda öyle bir gün gelir ki; ‘Bu avcı benim gibi avı hak etmiyor, daha iyisini bulmalı!’ derken ve onun hayatından çıkarken bile kendini suçlarken buluyorsun. Avcı o sırada yeni avlar peşinde değilse, eldeki avın peşini bırakmıyor. Sonuçta o psikopat zihni, kendisine bağımlı bir ava işkence uygulamadan hayatta kaldığını hissetmediği için haliyle mağduru oynayıp yeniden, yeniden ve yeniden kendine bağlamanın bir yolunu buluyor. Mağdur olmasını da elbette dış güçlere bağlıyor. Kimimiz av, kimimiz avcı olarak bu duygusal manipülasyonu bir yerden tanıyoruz ama o love bombingi de yemeden duramıyoruz.

‘Alışmış, kudurmuştan beterdir’ diye boşuna dememişler… Zaten bize 23 yıldır bize bir iyi bir kötü davranan bir iktidar tarafından yönetilmekten artık bu durumu iyice kanıksadık. Büyük büyük vaatlerle seçim kazanan Erdoğan, uzunca bir süre kendisinden başkasını bulamadığımızı veya bulmamıza izin vermemenin yetkisini de ele geçireceğini anladığı için (bakınız İmamoğlu ve Demirtaş’ı hapse attı) artık bize sahip olduğuna emin oldu ve vaatler, yerini türlü işkencelere bıraktı. Binlerce olduğuna emin olduğum haksızlığa, hukuksuzluğa ve işkenceye öyle bir alışmışız ki, elinde sazla seçim propagandası yapan Selahattin Demirtaş’ı görünce epey bir garipsedik. Bizim love bombingcimiz bize sağlıklı ilişkiyi öyle güzel unutturdu ki, barış türkülerini duyduğumuzda IMBD puanı 9.2 olan gerilim filmi izliyor gibi tepki verir olduk.

İçimize işlemiş olan bu love bombing toksikliğinden kurtulmak için önce durumu tespit etmek gerektiğini söylemiştim. Sonuçta yıllarca manipüle edilmişliğimiz, yerini hemen aydınlanmaya bırakmıyor. E bütün yurttaşlar oturup toplu terapi de alamayacağımızı bildiğim için kendimden fedakârlık yapmak zorunda hissetim ki ne yaşadığınızı bir görün… Siz bundan daha iyisini hak ediyorsunuz. Birçoğumuzun içine doğduğu kaos tek gerçeğimiz olamaz. Bakınız yıllarca ‘Bizi kıskanıyor’ dediğimiz bir sürü ülkede insanlar, insanca yaşama koşullarına sahip. Birçoğunun mücadele ederek sahip olduğu bu koşullar için ülkemin gözü pek insanları da mücadele ediyor, onlara bir kulak vermekte fayda var. Bu sayede gözümüze taktığımız pembe gözlüğü aralama cesareti de göstermiş oluruz.

Dedim ya, kendimden fedakârlık yaptım ve sizlere alternatifi anlatmak için zaman yarattım. Siz de bir zahmet şu tüyolara bir göz atın ki, emeğimin hakkını verin. Emeğimin hakkı mühim, verilmezse kavga çıkarıyorum. Neyse konudan sapmayalım.

Öncelikle iktidar ile olan ilişkimizin toksik olduğunu kabul edelim ve sürdükçe bizi çürütecek olan bu ilişkiyi sonlandıralım. Her ilişkide mutlaka çatışmalar olur; ama ‘Hak, hukuk, adalet ve barış’ söylemlerini gerçek anlamda hayata geçirecek olan o ilişkiye bir şans verelim. Gelen çok mu iyi olur bilemem, bazıları toksik ilişkiden hemen sonra doğru insanı buluyor; ama diyelim ki olmadı, zaten ilkinden ayrılınca diğerleri hata yaptığında ayrılmak o kadar da zor olmuyor. E zamanla toksik ilişkinin yoksunluğu da mutlaka yaşanıyor. Yıllardır alıştığımız kaostan sonra var olan huzurlu ortamda illa ki kafamız karışacak ve bir bit yeniği arayacağız. Ama akışta kalmadan yenisine de kapı açamayız. Zaten bu love bombing tutkusu hemen geçecek bir durum değil, insan sık sık kendisini zirvede hissettiren o tanıdık hissi arıyor ama pes etmeyeceğiz ve birbirimize dayanarak bu aşkın ıstırabından da kurtulacağız. Zaten birbirimizden başka dayanacak başka bir şeyimiz de kalmadı, safları mümkün olduğunca sıkı tutun ve kimsenin o love bombingi yeniden yemesine izin vermeyin.

(AÖ/TY)

Binlerce yıllık bir varoluş tarihini düşününce insan ömrü nedir ki sahiden? “Hayat bir türküye sığacak kadar kısa.........

© Bianet