menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

“Hiçkimse böyle mutlak bir güce sahip olmamalı”*

28 0
19.10.2024

Kaybedenler, antikahramanlar, umutsuzlar.

90’lı yıllar ile 2000’lerin başında çekilen çoğu polisiye veya bilimkurgu dizisinde başroller, önceki dönemde gördüğümüz gibi her işi rast giden, karşılaştığı her sorunu eksiksiz çözen, “hayat dolu” kahramanlara benzemiyordu. Tam da bu sebeple sevdiğimiz birçok yapım kült statüsünde halen hayatımızda.

The Boys, o dönemi yad ettiren bir dizi.

Bu dizide “kaybedenlerin” finalde kazanışını da izlemiyoruz, mütemadiyen bir aksilikler silsilesi sözkonusu.

Saf kötülerin bile “insani” zayıflıklarını gösteren dizi, süper kahramanlar üzerine kurgulansa da gerçek hayatın soğuk yüzünden hiç ayrılmıyor. Mutlu sonlar yerine tüm olayların finalinde, kaybedenlerin daha da kaybedişini izliyoruz.

Kaybedenler demişken, dizide iyi ve kötü kavramları da gayet akışkan.

*Başlıktaki replik, dizinin tuhaflığını en iyi anlatan sözlerden biri. Çünkü bu dizide “iyiler” süper kahramanlar değil. Bilakis süper kahramanlara karşı savaşanlar.

Anti kahramanlarımız, hiçbir insanın, mutlak güce sahip olmaması için mücadele veriyor. Dolayısıyla avantajın onlarda olduğu söylenemez…

Ama konumuz bu değil. Konumuz, dizide şiddetin gösterilişinin de eski zamanlara ait olması: Çok grafik ve ağır bir şiddet arka planda hep var ama bir yandan da trajikomik derecede “estetik”.

Karanlık atmosferiyle bizi göreceklerimize hazırlayan dizideki şiddetin dozu, sezonlar ilerledikçe artıyor. (Gerçi ilk sahneden bile kana bulanıyoruz.)

Hatta TV izleyicisi için bazen tiksindirici olabilecek şekilde… Ama dizi şiddet üzerine kurulu değil. Hatta şiddeti daha normal ve mecburi gösteren The Walking Dead’de olduğu gibi, üzücü bile değil. Dedim ya, çoğu zaman “komik”.

Kaldı ki televizyonda cinayetlerin, hatta seri cinayetlerin en açık halini gösteren Sıcağı Sıcağına programıyla büyümüş olan bizim nesil için, bugünlerde şiddet gösterisinin arttığı iddiasına katılmak çok mümkün değil. En azından memleketimizde şiddetin genel izleyiciyle buluşması gayet eskilere dayanıyor.

Peki o zaman neden günümüz toplumunda şiddetin arttığını söylüyor, bunu da dizilere, oyunlara ve “reality show”lara bağlıyorlar?

Son birkaç haftada manşetleri kaplayan cinayet, saldırı ve erkek şiddetine dair açıklama getirmeye çalışanların ilk duraklarından biri, neden kurgu hikayeler oluyor?

Suçluyu kolayca bulup rahatlama isteğimizin ötesinde, bu iddiaların gerçekliği var mı? Yani, özellikle........

© Bianet


Get it on Google Play