Üniversiteye hazırlık: Gelecek kaygısı, aile baskısı ve korku
Milyonlarca öğrencinin katılacağı üniversite sınavına bir aydan az bir zaman kaldı. Kimi öğrenci için hayatlarının “en önemli üç saati” olan bu sınav, kimileri içinse çoktan vazgeçtikleri bir mücadeleye dönüşmüş durumda.
2024 yılında Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) ilk oturumu olan Temel Yeterlilik Testi'ne 3 milyon 120 bin 878 aday katıldı. İkinci oturum Alan Yeterlilik Testleri'ne ise 2 milyon 19 bin 709 aday katıldı.
Sınava hazırlanmak, gençlerin günlerini, aylarını, hatta yıllarını alıyor. Ailelerinin beklentisi, toplumsal baskı, gelecek kaygısı… Tüm bunlar birleşince, sınav sadece bir değerlendirme değil; hayatlarını şekillendirecek bir dönüm noktasına dönüşüyor.
Sınava kalan süreyi kütüphanede geçiren gençler de bu kaygılar içinde. Kimi ailesi güvenmediği için şehir dışına çıkamıyor, kimi sınav sistemine olan inancını kaybederek çocuk yaşta iş hayatına atılıyor.
İstanbul Beyoğlu Belediyesi Turabi Baba Kütüphanesi önünde, YKS'ye hazırlanan gençlerle gelecekleri üzerine konuştuk.
18 yaşındaki Elif, meslek lisesi mezunu. Ana derslerin yetersiz olması nedeniyle bu yıl tekrar sınava hazırlanıyor ancak şimdiden gelecek yıl da hazırlanmayı planlıyor. Gemi Mühendisliği okumak isteyen Elif için bu sınav, ailesini ve kendisini kurtaracağı bir dönüm noktası. Ailesinin kendisinden büyük beklentileri olduğunu belirten Elif şöyle konuşuyor:
“Ailemin beklentilerini biliyorum. Kaygı da bu yüzden oluşuyor. Orta gelirli bir aileyiz. Ben onlara daha iyi imkânlar sunmak istiyorum. En büyük çocuğum. Diğer kardeşlerimin okuyup okuyamayacağını bilmediğim için, en azından ben kendimi ve ailemi kurtarayım diye düşünüyorum.”
Elektrik bölümünde 2 yıllık eğitim almak isteyen 18 yaşındaki Aydın, bu yıl ilk kez sınava girecek. Sınav stresi yaşamadığını belirten Aydın, bunu 2 yıllık bir bölüme hazırlanıyor olmasına bağlıyor. 4 yıllık bölümleri tercih etmeme nedenini ise şöyle açıklıyor:
“Artık her yerde 4 yıllık bölüm mezunları var. İş bulamıyorlar. İki yıllık bölümden mezun olan teknisyenler çok daha iyi maaş alıyorlar. İhtiyaç neyse ona göre davranmak lazım.”
İki yıllık bir bölümü tamamladıktan sonra daha fazla “statü” kazanabileceğini düşünen Aydın, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Statü para değil sadece, saygı gören biri olmakla alakalı. Okuyup kendi işini kurmak, oradan kazanacağın para... Ama daha da önemlisi, kazandığın saygınlık. 4 yıllık felsefe okudun ama toplumda bir statü kazanmıyorsun. Ya da iyi bir bölümden mezun oldun ama düşük maaş alıyorsun, yine aynı. Bence önemli olan, saygı duyulan biri olmak. Emir verebilecek, yönlendiren bir pozisyonda olmak.”
İktidarın projelerinin gençlerle ilgili olmadığını savunan Aydın, şu ifadeleri kullanıyor:
“İktidarın hiçbir projesi gençlerle ya da eğitimle ilgili değil. Mesela Kanal İstanbul; ticari anlamda kazanç sağlayabilir ama halk düşünülmüyor. Oysa eğitimle ilgili projeler yapılsa çok daha anlamlı olur. O projeden kazanılacak para bir kişiye ve onun torunlarının torunlarına yeter ama halk, su sıkıntısı yaşayacak.”
Konuşurken isim vermekten çekinen ve sık sık “Aman abi, akşam Silivri’de bulmayalım kendimizi” diye espri yapan Aydın’ın, yurt dışından vereceği örnekte bile isim vermediği dikkat çekiyor. Bu durumu fark ettiğinde şöyle tepki veriyor:
“Bu fikirlerimizi açıkça beyan edemiyoruz. Yurt dışında cumhurbaşkanını çok rahat eleştirebiliyorlar. Dur, onun ismini verebilirim, başka ülkedekinden de korkmayayım. Biden’dan bahsediyorum. Kendi ülkemizde bunu yaptığını düşün, seni topa tutarlar, hatta öldürürler.”
Aydın korkularını dile getirirken Elif araya giriyor:
“Ülkedeki siyasi ortam büyük bir korku yaratıyor. Üniversiteye gideceğiz. Belki birkaç yıl sonra biz de bu durumun içinde........© Bianet
